Muhtemelen
velayet davası ahlak davasına dönüşecek, çocuğun yüksek
yararı yerine heteronormatif düzenin yüksek yararı öne
çıkacak.
Son günlerde
her yerde “ünlü birinin eski eşi” ile “ünlü başka birinin”
eşcinsel ilişkileri olduğu yönündeki iddiaları bulunan
görüntülerini görüyoruz. Kişiler ve ilişkileri ile zerre
ilgilenmiyorum. Bu durum üzerinden prim yapanlar,
homofobik söylemler ile işten atanlar, fenomen olma
yolunda bol tweetli insanlarla da… Benim ilgilendiğim ve
anlatmak istediğim konu çocuk!
Anne, babanın ve velayeti altındaki kimselerin hak ve
ödevlerinin düzenleyen kuralların bütünü velayet hukukunu
oluşturmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) velayet
müessesine ilişkin hususlar 335 ila 351 maddeler arasında
düzenlenmektedir. Türk Medeni Kanunu’na göre ergin olmayan
çocuk, ana ve babasının velayeti altındadır. Yasal sebep
olmadıkça velayet ana ve babadan alınmaz. Bu hakkın doğal
bir sonucu olarak, çocuğun yasal bir sebep olmadıkça ana
ve babadan alınması olanağı yoktur. TMK’da Madde 336’ya
göre evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti
birlikte kullanırlar.
Velayet davalarında, ilgili mahkemenin isteği üzerine
bilirkişi raporu mahkemeye sunulur. Hâkim rapor sonucunu
da dikkate alarak velayetin kimde olacağına karar verir
veya başka bir bilirkişiden daha rapor isteyebilir, takdir
kendisinindir. Bilirkişi her iki ebeveyn ile yaşadıkları
yerlerde mesleki görüşmeler yapar, çevre araştırması,
okuldaki öğretmen ile görüşmeler sonucunda ama en önemlisi
çocuk/çocuklar ile yaptığı görüşmeler sonucunda velayetin
kimde kalması yönündeki kanaatini mahkemeye bildirir. Eğer
ki tedbir alınması gerektiği yönünde bir kanaat oluşmuş
ise bunu da ister. Örneğin çocuğun annesi ile yaşamasının
çocuğun yararına olacağı ancak belli konularda profesyonel
desteğe ihtiyaç duydukları düşünüldüğünden danışmanlık
tedbiri kararı alınmasına, süreç sonucunda tekrar
değerlendirme yapılmasına kanaat getirebilir. Bunlar
vakaya özgü durumlardır ve bilirkişinin profesyonel tutumu
önemlidir.
İllüstrasyon: Dwight Eschliman
Dikkat çekmek istediğim en önemli konu velayeti isteyen
kişiler birbirlerinin canını yakmak isteyebilirler. Bu
kişisel bir gözlem tabi ki ama taraflar birbirlerini
suçlayıcı ifadelerde bulunur, size cd’ler, telefon
görüntüleri göstermek isteyebilir, kendi ahlaki
düşüncelerini size yansıtarak manipüle edeceklerini
düşünebilirler. Kesinlikle görüntüler ile
ilgilenmediğinizi, odağın çocuk olduğunu, adli mercii
olmadığınızı belli etmek durumunda kalmak da bilirkişi
için hoş bir durum değildir ancak yapmak zorunda kalır.
Ve para… Velayet davalarında sık sık miras, ev, araba
bilmem ne konusuna odaklanan ebeveynler görmeniz
kaçınılmazdır. Zira nafaka denen gerçeklik de ortanızda
öylece durur zaten.
Çocuğuyla ilgilenmeyi ona Ipad alarak, en son bilgisayar
oyunlarını hediye ederek çocuğu mutlu etmek sanan bir
babanın sırf annenin canını yakmak için velayeti almak
istediğini görebilirsiniz mesela. Veya tam tersini…
“Cinleri var onun!” diye suçlayanı da görürsünüz dersem
yok artık diyebilirsiniz ama bana inanın bu konuda çok
ciddiyim!
Kişiler ile görüşürken “onun gayri ahlaki ilişkileri
olduğunu duydum”, “benimle ilişkiye girmek istemiyordu”
veya “benimle değişik tarzlarda ilişkiye girmek istiyordu”
cümlelerini duymanız ise olağandır.
Siz çocukla olan ilişkilerine, aralarındaki bağa, kaliteli
vakit geçirmelerine odaklanmışken bir anda karşı tarafın
kesinlikle çocukla vakit geçirmediğini dinlerken bulur
tekrar başa almak durumunda kalabilirsiniz.
Velayet dava süreci kriz anıdır aslında güzel yönetmek
gerekir. Kişilerin öfkeleri, yaşanmışlıkları, acıları,
üzüntüleri, sevgileri… O kadar yoğun ve sıcaktır ki
aslında. Yalnızca yenidir genelde olay ve kazanan-kaybeden
var gibi düşündürtebilir durum.
Çocuğun neler hissettiği, duruma nasıl adapte olabileceği,
alıştığı düzenin bozulması, anne ve babasının düşmana
dönmesi, birbirlerine karşı çocuğu kullanmaları,
birbirlerini kötülemeleri… Çocuğun dünyasında neler
yaşandığının ikincil önem taşıdığı durumları yansıtır
velayet süreci. Babasını sevmediğini söyleyen bir çocukla
bir süre konuştuktan sonra aslında annesini üzmemek için
bunu söylediğini, babasını çok sevdiğini duyabilirsiniz
mesela. Ne kadar tuhaftır ki çocuklar o yaşlarında yalan
söylemek zorunda kalırlar. Bazen birilerini kırmamak için,
bazen ebeveynlerinin kendilerini sevmesinin bu yalana
bağlı olduklarını düşündükleri için.
Başta bahsettiğim olaya dönmek istiyorum yine çok
istemesem de. Bir velayet davası var ve mahkemeye sunulan
delil sosyal medyada dönüyor. Muhtemelen çocuk homofobik
söylemlerle, toplumun ahlakına aykırı hareketlerde bulunan
annesinden soğutulacak. Muhtemelen eşcinsel edimde bulunan
bir kadının çocuğunun bakımını üstlenemeyeceği düşünülecek
yüksek ahlaklı kişiler tarafından. Muhtemelen velayet
davası ahlak davasına dönüşecek, çocuğun yüksek yararı
yerine heteronormatif düzenin yüksek yararı öne çıkacak.
Her iki kişiyi de tanımıyorum, kimin çocuğuyla kalmasının
daha iyi olacağını da bilmiyorum. Sadece bir taraf için
çok haksız bir yerden başlangıç yapıldığını ve kimsenin
çocuğu bu noktada önemsediğini düşündüğümü söylemek
istiyorum.
Olay kahramanı babanın zıtcinsel ilişkileri sosyal medyada
dönseydi bu kadar sorun olmazdı sanırım.
Ve yine bir gün kullanılan çocuk olur, ahlak olur,
eşcinsellik zaten kötüdür, kazanan genelde heteroseksüel
ve güçlü erkektir, neyi kazandığının farkında olduğu
bilmese dahi kazanır.
*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan
yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış
olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un
görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.
Bu makale
http://www.kaosgl.org/sayfa.php?id=26284 alınmıştır.
Site ve
yazarın onayı alınmıştır. Katkıları için teşekkür ederiz.
|