Sosyal Hizmet Mesleği

Sosyal Hizmet Alanları

Sosyal Kaynak
Bilgiler

     

 

 Cafer ASAN

Sosyal Hizmet Uzmanı
Kamu Yönetimi Bilim Uzmanı

caferasan@gmail.com



Sosyal Hizmet Akademisyenleri Arasındaki Kavram Anlaşmazlığı
 

 


Prof. İlhan TOMAMBAY’ın “Sosyal Hizmet Uzmanı Unvanı Hakkında Bir Yazı Üzerine” Adlı Yazısının Düşündürdükleri


“İsim meselesi. Bir zamanlar ben de bana öğretildiği gibi önemsiz derdim. Kelimelerin değerini şimdi ve her gün biraz daha fazla anlıyorum”
Carnelutti’

Bu yazı nereden mi çıktı? Sayın Prof. İlhan TOMAMBAY’ın www.sosyalhizmetuzmani.org sitesindeki Prof. Işıl BULUT’un yazısını kastederek kaleme aldığı “Sosyal Hizmet Uzmanı Unvanı Hakkında Bir Yazı Üzerine” başlıklı yazısını okudum. Sayın Prof. TOMAMBAY, kavramların doğru kullanılması gerektiğini, İngilizce olan social work ve social worker kavramlarının Türkçe’ye yanlış çevrildiklerini, kavramsal kargaşaya yol açıldığını ve bu durumunun da mesleği gelişimini engellediğini ileri sürmektedir. Sayın Prof. TOMAMBAY yazısına devamla “…diğer sosyal mesleklere onların üzerlerine çıkmışlık duygusu verilmemesi ve rencide edilmemeleri için düzeltilmesi gereken bir konudur” demektedir.

Baştan belirtmem gerekir ki sayın Prof. TOMAMBAY’ın yazsısında belirttiği görüşlerinin çocuğuna katılmaktayım. Kendisinin bir çok eserini okumuş biri olarak yine belirtmeliyim ki kendisi de çoğu socail worker gibi bir çok eserinde sosyal hizmet, sosyal çalışma, sosyal hizmet uzmanı ve sosyal çalışmacı kavramlarını birlikte kullanmıştır. Aslında kullanılmasını ileri sürdüğü kavramları kendisi de fiili durum karşısında birlikte kullanma yada aynı eser içinde her ikisini de kullanma yolunu tercih etmiştir.

Sayın Prof. TOMAMBAY haklıdır elbet. Sosyal hizmet uzmanı unvanında geçen “uzman” kelimesi diğer mesleklerin saldırıları için bahane buldukları, çekememezlik yaptıkları bir husustur. Doğru. Ancak sorun sadece kavram sorunu da değildir. “Sosyal çalışma görevlisi” kavaramı icat edilerek içine doldurulan social work (Tükçe’de kullanılan kavramları kullanmamaya özen göstererek özelikle bu ifadeyi kullanıyorum.) dışındaki mesleklerin yerleştirilmesi konusundaki tavra, uygulamaya, düzenlemeye ne demeli? Bu durum social work mesleği başta olmak üzere bu kavram altında sayılan mesleklere de saldırı değil midir? Socail worker için “uzman” değilsiniz deyip saldıran kesimler, kendi mesleki sınırlarını zorlayarak, aşarak; küçümsemeye, güçsüzleştirmeye çalıştıkları social work mesleğini yapmaya aday olmuyorlar mı? Bunun için mücadele etmiyorlar mı? Yada bu durumun istekleri dışında geliştiğini varsayarsak bir karşı duruşlarını, itirazlarını niye görmedik acaba? Gören var mı da bilmiyorum. Aksine sosyologların, dernekleri aracılığıyla da ilgili makamlara resmi başvuruda bulunarak “sosyal çalışmacı” kadrosuna atanmalarını istediklerine tanıklık ettik, hem de prof. etiketli dernek başkanlarının imzasıyla. Yine Sakarya Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi kimliğiyle Prof. Ali Rıza ABAY’ın Sosyal Hizmetlerin Yeniden Yapılandırılması Çalıştayı’nda (2-3 Şubat 2006, Kızılcahamam, Ankara) sosyal hizmetler kanun tasarıyla ilgili görüşlerini açıklarken “Efendim, bir başka nokta şu: Yine, tanımların sosyal inceleme raporu maddesi var, en maddesi. Orada şöyle deniliyor: “Sosyal hizmetler alanına ilişkin müracaatçıların kendisi, çevresi ve verilecek sosyal hizmet hakkındaki bilgileri içeren sosyal hizmet alanında eğitim almış sosyal çalışmacılar tarafından düzenlenen rapor” biçiminde... Burada da, işimizin yine biraz önce söylediğim gibi, daha genelden daha esnek bakmaya uygun olarak sosyal hizmet alanında eğitim almışı çıkarıp, onun yerine, sosyal hizmet hakkındaki bilgileri içeren ve sosyal çalışmacılar tarafından düzenlenen raporu biçimine dönüştürülmesi lazım; çünkü, ileride, sosyal hizmet eğitimi almamış insanların da bu konuda istihdam edileceğini düşünüyoruz biz yasa içerisinde. Onun için, bunun da bu şekilde düzeltilmesini istiyorum.” diyebildiğini. Ya da en basiti sosyal çalışma görevlisi kavramı içerisinde mesleklerinin tanımlanmasına karşı çıkmayan sosyoloji, psikoloji, psikolojik danışma ve rehberlik, çocuk gelişimi, öğretmenlik, aile ve tüketim bilimleri mezunu meslek mensupları bunu kazanım sayarken, etik açıdan sorgulamazken biz sorunu hala kendimizde aramaya devam ediyoruz. Mesleğe başladığım ilk günden itibaren başkalarının social work mesleğine ve bunun uygulayıcılarına olan saldırılara tanıklık ettim. Bu saldırılar karşısında social workerlar genellikle hep savunmaya geçme, suçu kendinde arama, suçluluk psikolojisine kapılma gibi tutum ve davranışlar içerisine girdiler. Belki de daha doğru deyimle başlangıçta aşağılık kompleksi içine girdiler?

Öte yandan social worker “uzman” unvanın kullanarak lisans eğitimi süresi aynı olan sosyologlar sosyal çalışmacıymış veya uygulayıcı meslekmiş gibi (çocuk korumada, aile danışmanlığında mesleklerinin yetkinlik alanı dışında rol aldılar ve hatta uygulanmaya konulması öngörülen okullarda sosyal hizmet uygulamasında görev talebinde bulundular) alanda socil workerları rencide etme kaygısı taşımadan –hatta özellikle rencide etmeye çalışarak ve de ederek- boy göstermeye, yer almaya çalışmışlar ve hala daha çalışmaktadırlar. Bu konuda da epeyce yol kat ettiklerini de burada belirtmek gerekir. Bu yapılanların hangisi “etik”tir. Bunların hangisi bilimseldir? Bunların hangisi uluslararası kabul görmüş mesleki yetkinliğe, mesleki standartlara uygundur? Ve daha da önemlisi -yazının amacıyla ilgili olsun diye soruyorum- bunların hangisi kendilerini kavramsal boyutta, mesleki etik boyutunda, yetkinlik boyutunda, başka mesleklere saygı boyutunda sorguluyorlar? (Bu konudaki görüşlerimi www.sosyalhizmetuzmani.org adresinde “mesleki standardizasyon ve sosyal hizmet” başlığı altında ayrıntılı olarak açıklamıştım).

Sosyal hizmet uzmanı unvanını kullanan social workerların “diğer sosyal mesleklere onların üzerine çıkmışlık duygusu verilmesi veya rencide edilmesi” hususunda kaygılara taşıyacak durumda olmadığımız düşünmekteyim. Zira diğer sosyal meslek mensupları bu unvanı meslek unvanı olarak kullanıyordular da social workerlar onların elinden bu unvanı almaya çalışmış da değildirler. Ya da sosyal hizmet uzmanı unvanın İngilizce’deki “social worker”ın karşılığı olarak değil de psychology, sociology vb’nin karşılığı olarak mı kullanıyor? Social workerların kendilerini “uzman” olarak tanımlamaları karşısında diğer sosyal mesleklerin kendilerinin üstüne çıkılmışlık, rencide edilmişlik hissine kapıldıkları iddiası karşısında söylemek gerekir ki bu mesleklerin bazılarının “sosyal çalışma görevlisi” kavramı içerisinde kendi meslekleri sayıldığında kendilerini aşağılanmış, rencide edilmiş, değersizleştirilmiş olarak hissetmiyorlar mı? Social worker olarak benim mesleğim; psikoloji görevlisi, sosyoloji görevlisi gibi uyduruk kavramların içine yerleştirerek sayılsa ve psikologlarla veya sosyologlarla aynılaştırılmak istense, aynı görev tanımına sokulsa hiç kuşkusuz kendimi aşağılanmış hissederdim. Yoksa sosyoloji lisans programından mezun olana neden sosyoloji ve sosyolog kavramlarını Türkçeleştirerek kendilerine “toplumbilimci” denmiyor da “sosyolog” deniliyor diye bir tartışmaya girmezdim, girme hakkını da kendimde görmezdim. Ancak bugüne kadar hiçbir sosyolog, psikolog, çocuk gelişimci, öğretmen, rehber öğretmen, aile ve tüketim bilimleri mezunu elemanın veya bunların meslek örgütlerinin “sosyal çalışma görevlisi” kavramı ve bu kavramın doldurulan içeriği yanlıştır, düzeltilmesini istiyoruz diye tepkisine, akademik çevrelerinde de bir önerisine tanık olmuş değiliz. Onların bu tutumu (social workerların kadro unvanlarının veya (eşanlamlı) meslek unvanlarının şark kurnazlığı yapılarak sulandırılıp kullanılması ve bu unvan adı altında social workermış gibi görev, yetki ve sorumluluklar üstlenilmesi) sorun olarak algılanmayıp “uygun kavram”ı kullanmayan social workerların sorun çıkartıyor diye gösteren görüşe katılmak pek mümkün gözükmüyor. Ülkemiz aydınında varolduğu söylenen, kendi ulusunu hakir görme, ulusuna saldırma, aşağılama, Batı dünyasına özenme ve bunları yaparak aydın olunabileceği ve aydın itibarı görüleceğini kabul eden bilinçli veya bilinçaltındaki anlayışın bir versiyonunu social work camiasında da görmek mümkündür.

Son zamanlarda social work camiasında sıklıkla görmeye başladığımız -sayın prof. TOMAMBAY’I ayrı tutarak söylemliyim ki- kendi meslektaşlarına saldırarak kişisel kariyer yapma, ”kendini aşmış aydın kişi” portesi çizmeye çalışma yönündeki tutum ve davranışları en hafif ifadeyle yanlış bulmaktayım. Ağasına yaranmaya çalışan “maraba” tavrı içinde bulunan social work mensuplarını da bugüne kadar ki mesleki ömrümde alanda görmüş biri olarak dik durmayı, gerçekçi olmayı, başka mesleklere saygı duymayı ancak kendime ve mesleğime en az duyduğum saygı kadar da saygı beklemeyi doğru tutum olarak görüyorum. Mesleki varlığıma, bütünlüğüme saldıran veya bu saldırılara kendi mesleklerini alet eden uygulamalar karşısında itiraz etmeyen, etik ilkleri hiçe sayan diğer sosyal mesleklere karşı bu abartılı, kompleksli sevgi yada saygıyı gösterme hangi ruh haliyle açıklanabilir.

Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinden dışlanmaya çalışılan, aile danışmanlığı konusunda pdr’cilerin tutumları, tepkileri ortadayken biz social workerlar öğretmene, rehber öğretmene, psikologa, sosyologa ayıp olmasın, rencide olmasınlar mı deyip çekingen davranacağız. Anası ve/veya babası olmayan çocuğun yanında çocuğunu sevmeyene ebeveyn rolünü mü oymayacağız? Toplumda yoksullar, açlar var diye lokantaya gidip yemek mi yemeyeceğiz? Ne yapacağız? Bunlar belki toplumsal kültürel alanda birileri tarafından erdemli davranışlar olarak nitelendirilebilirler? Ama profesyonel alanda buna gerek yok diye düşünüyorum. Bir psikiyatr uygulamalarında social work alanı içine giren konularda gerekli hassasiyeti gösteriyor mu? MEB’de psikososyal sağlık veya rehabilitasyon alanında social workerları dışlayan öğretmen ve pdr camiası social workerlar rencide olmuştur diye düşünmüş müdür acaba? Hiç sanmıyorum. Ben hiçbir mesleği dışlayalım veya herhangi bir mesleği sıradanlaştıralım da demiyorum.

 Mesleğe yoğun saldırıların olduğu bir dönemde bu tür kavramsal sorunların öne çıkartılması ve bunun da social work camiası içinde ve üstelik alanın en eski yükseköğrenim kurumu olan Hacettepe Üniversitesi İİBF Sosyal Hizmet Bölüm Başkanı tarafından gündem yapılması en azından zamanlama ve önceliklendirme olarak doğru olmadığı görüşündeyim. Sosyal hizmet, sosyal hizmet uzmanı kavramları üzerinde sıklıkla duran, birçok yazısında konuyu bu kavramlara getiren sayın prof. TOMAMBAY’ın “sosyal çalışma görevlisi” kavramını, bu kavramın içinin dolduruluş biçimini, farklı mesleklerin sanki social work eğitimi almış gibi işlendirilmelerin, yetkilendirilmeleri konusunda yazı yazmasının socail work camiası için daha yararlı olacağını düşünmekteyim. Bilemiyorum ama inanıyorum ki sayın Prof. TOMAMBAY bunu sözlü olarak çeşitli ortamlarda dile getirmiştir.

Ama kendisinin de “…düşüncelerin kalıcı olması ve yayılması için birkaç kişi kendi aralarında konuşarak değil yazarak tartışmaya gereksinimimiz çok büyüktür” tümcesiyle ortaya koyduğu gibi bu alanda bir prof. ve bir bölüm başkanı olarak ortaya koyacağı yazılı ve sözlü görüşleri çok önemlidir. Bu tartışmaların sadece social work camiası içersinde değil social work camiasına saldırıda bulunan diğer sosyal mesleklerin camialarıyla birlikte özellikle yazılı olarak yapılması çok önem taşınmaktadır. Kuşkusuz ki diğer alanlardaki- görsel ve işitsel basın da dahil- tartışmalar ve doğru kavramların kullanılmasına katkı vermek bir bilim adamının kendi meslek/bilim camiası içerisindeki cesur duruşunu kendi mesleğine karşı saldıran diğer mesleklerin/bilimlerin camiasıyla da yaparlar. Gelelim kavrama, evet sayın Prof. TOMAMBAY’ın da belirttiği gibi sosyal hizmet uzmanı ve sosyal çalışmacı kavramları üzerinde var olan tartışmayı artık social work camiası bitirmek zorundadır.

 Ama bu başka mesleklerin rencide olması yada kendilerini bu kavram karşısında altta hissetmelerinin önlenmesi gibi bir bakış açısıyla, bir psikolojiyle yapılması için değil; bu sayın Prof. TOMAMBAY’ın da vurguladığı gibi meslekte terminoloji birliğinin, uluslar arası akreditasyonun sağlanması, tartışmaların sona ermesi ve mesleki ilerlemelerin gerçekleştirilmesi için gereklidir. Ama bunu yaparken izlenecek yolun, yöntemin ve zamanlamanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Belki de şuanda socail work camiası akademisyeninden uygulayıcısına kadar kendi içerisinde çözüme kavuşturacağı bir konuyu şimdilik “galatı meşru” (kabul gören hata) diyerek sosyal hizmet uzmanı ve sosyal çalışmacı unvanlarını birlikte kullanarak veya kişilerin tercihleri bırakarak (tıpkı tıpçıların aralarında dilbilimsel açıdan anlamca fark olmasına rağmen doktor, hekim, tabip unvanları serbestçe kullanabildikleri gibi) süreci yönetmek daha doğru olacaktır. Zira bilindiği gibi Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi diye bir fakülde var. Şimdi dilbilimsel açıdan denilebilir ki bilginin fakültesi mi olur? Oldu işte. Siyasal bilgiler fakültesi. İsim bu. Ama bu konuda herkes biliyor ki aslına bu siyasal bilimler fakültesi. Ancak bu okul bu şekilde meşhur olmuş ve özgün kimliğini kazanmıştır ki kimse bu okulun özgün olan kimliğinde algı değişmesine olumsuz etki edecek düzeltmeye gitmemektedir.

Öte yandan belirtmek gerekir ki, sosyolog, psikolog gibi kavramlar toplumuzda algı olarak “log” kelimesinin yarattığı olumlu algı karşısında saygınlık kazanmaktadırlar. Yoksa bu mesleklerin social workerlardan daha işlevsel oldukları için değil. Psikologa düz çeviri olarak ruhbilimci veya ruhçu, sosyologa sosyal bilimci ve sosyalci denilmesi karşısında mesleklerin ne kadar güçsüz ve daha düşük bir saygınlık yaratacağı ortaya çıkacaktır. Kuşkusuz ki bu durum sayın Prof. TOMAMBAY’ında yazısında belirttiği gibi ülkemizin toplumsal yapısıyla da ilişkili bir konudur. Sosyal hizmetler önlisans programlarında mezun olup social workerlara yardımcı konumunda çalışacak başka bir deyişle; ara eleman olarak görev alacak meslek mensuplarına “sosyal hizmet/çalışma asistanı”(social work assistance), “soysa hizmet/çalışma teknikeri”, “sosyal tekniker”, “sosyal hizmet/çalışma destek elemanı” gibi unvanların bile “sosyal çalışmacı” unvanı karşısında bizim toplumumuzdaki algısal saygınlığı daha yüksek olacaktır. Mesleğin daha çok dezavantajlı müracaatçı gruplarıyla meşgul olduğu düşünüldüğünde -her ne kadar sayın Prof. TOMAMBAY katılmasa da - “uzman” rolüne uygun saygınlığı uyandırması mesleğin etkili uygulanabilmesi açsından önemlidir. Bu satırların yazarı social worker olarak uzun süre alanda social work uygulaması yapmış biri olarak uygulamada çok fazla fonksiyon yerine getirmiş olmakla birlikte çoğu zaman çok az fonksiyonel icra eden avukata, psikologa veya sosyologa bile mesleki unvanıyla hitap edildiğini ancak socail workera ise isminin sonuna “bey” veya “hanım” unvanı getirilerek hitap edildiğine tanıklık etmiştir. O nedenle sayın Prof. TOMAMBAY’ın ileri sürdüğü mesleğin yaptığı işe göre saygınlık kazanacağı yönündeki görüşün tek başına yeterli olmadığını düşünmekteyim.

Mutlaka etkili, saygı uyandıracak ve yapılan işi doğru tanımlayacak bir unvanın meslek unvanı olarak belirlenmesi gerekmektedir. Social work camiası meslek unvanı olarak sosyal çalışmacı unvanını kullanmayı tercih ederse mutlaka bununla ilgili olarak sosyal çalışmada uzmanlık sistemine geçilmelidir. Bu durum tıpta uzmanlık sistemi örnek alınarak yapılandırılabilir. Elbette ki bu yapılandırma karşısında devlet personel düzenlemelerinde “uzman sosyal çalışmacı” kadroların oluşturulması ve bu kadrolara sosyal çalışmada uzmanlık sınavını kazanmış, eğitimini tamamlanmış sosyal çalışmada uzmanlığını almış kişiler atanmalıdır. Yoksa sosyal çalışma görevlisi gibi ucube bir düzenlemede yapılan yanlışlıklar burada yapılmamalıdır.

Son söz olarak söylemek gerekir ki; socail work camiası akademisyeniyle pratisyeniyle mesleğe, bilime katkı yapmak ve dolayısıyla social workun birey, grup, toplum düzeyinde etkinliğini artırma, müracaatçı gruplarına yönelik daha etkin social work uygulamaları geliştirmek için güç birliği içinde çalışması gerekir. Ülkede sosyal çalışmacı kadrolarına sosyologların ve diğer sosyal mesleklerin atanmasını savunan onca social work camiası dışından “akademisyen!” ve meslek mensubu varken ve eğer hataysa da “kabul edilmiş hata” (galatı meşhur) olarak değerlendirilmesi gereken İngilizce social worker kavramının ülkemizdeki karşılığı olarak sosyal hizmet uzmanı ve sosyal çalışmacı kavramlarını serbestçe kullanarak sorunu zaman içerisinde mesleğin yerleşikliği (belki yasal dayanağa oturduğu/meslek yasası çıkartıldığı zamana kadar) sağlanıldığı zamana kadar alanda diğer sorunlara eğilmenin, mesleği güçsüzleştiren tartışmalardan kaçınma daha doğru bir strateji olacaktır. Tıpkı tabip, hekim ve doktor unvanlarının tıp eğitimi almış insanlar tarafından serbestçe kullanılması gibi. Zira herkes bilmemektedir ki bu unvanlar tıp meslek mensuplarının kullanabilecekleri unvanlardır.

Aynı şekilde sosyal hizmet uzmanı ve sosyal çalışmacı unvanlarının sahibi de ülkemizde social work eğitimi almış kişilerdir. Bu unvanlardan birinde “uzman” kelimesinin geçmesi dış çevre için (diğer sosyal meslekler) bir tehdit algılaması olamaz. Asıl tehdit algılaması sosyolog Prof. A. Rıza ABAY gibi akademisyenlerin sosyoloji vb sosyal bilimlerden mezunlarının, social work eğitimi almış meslek mensupları için ülkemizde kamuda ayrılan sosyal çalışmacı (social worker) unvanlı kadrolara atanma talepleri ile sosyal çalışma görevlisi tanımıyla ortaya konulan yasal ve fiili durum karşısında socail workerların güçsüzleştirilmelerine, sıradanlaştırılmalarına yönelik uygulamalardır. Social work camiasının öncelikle bu konudaki yanlışlıkları düzeltmeye odaklanmalıdır. Engellilerin psiko-sosyal rehabilitasyonunda sorumluluk sahibi meslek olarak social workerlar dışlanırken, okul sosyal hizmeti/çalışması (school social work) alanında social workerların yer almasına direnç gösterilirken, bu alanın sosyologlarla işlendirilerek sulandırılmaya çalışması emareleri, aile danışmanlığı alanında rehber öğretmenlerin social workerları dışlayan tutumları, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndaki social work mesleğine ve social workerlara karşı tutum ve davranışları (en son Sosyal Hizmet Merkezleri Yönetmeliğiyle ortaya konulan durum) vb gelişmeler varken, bunların karşısında başka meslekleri rencide olunması kaygısını taşımaya gerek olmadığı düşünülmelidir. Zira diğer mesleklerin social work mesleğine ve bu mesleğin mensuplarına karşı göstermedikleri saygı, değil rencide etmek mesleğin özüne yönelik saldırıları karşısında hassasiyet göstermek gereksiz ve gösterene zarar veren hassasiyet olacaktır.

Bir çok social worker, ne zaman ki diğer sosyal meslekler social work mesleğini ve social workerları tüm fonksiyonlarıyla birlikte kabul ederler; o zaman social work camiası da o mesleklere karşı daha hassas davranır düşüncesini taşımaktadır. Ve yine bir çocuk social worker diğer mesleklere kendi yetkinlik alanında görev almaları kaydıyla yeterli saygıyı da göstermekte oldukları inancındadırlar. En azından bu satırları yazarı böyle düşünmektedir. (19.06.2014, Trabzon)

 
 
 
 



Yasal Uyarı , Gizlilik Beyanı ve Künye   /  sosyalhizmetuzmani.org © Bütün hakları saklıdır.