Sosyal Hizmet Mesleği

Sosyal Hizmet Alanları

Sosyal Kaynak
Bilgiler

     

 

 Cafer ASAN

Sosyal Hizmet Uzmanı
Kamu Yönetimi Bilim Uzmanı

caferasan@gmail.com



BİR SOSYAL ÇALIŞMA ETKİNLİĞİ OLARAK
SOSYAL İNCELEME RAPORLARI
 

 


Son yıllarda kamusal ve sosyal alanda hızlı değişim ve dönüşümlerin yaşandığına tanıklık etmekteyiz. Dünyada birçok alanda görülen değişimler ve ilerlemeler devlet yapılarını, kurumlarını, bilim dünyasını ve doğal olarak da meslekleri etkilemektedir. Bu kaçınılmaz bir durumdur ve doğru yönetildiğinde de değişen ve artan gereksinimlerin karşılanabilmesi için de gereklidir.

Ülkemizde de tüm dış gelişmelerin yanı sıra iç gelişmelerin de etkisiyle sosyal hizmetler alanında çeşitli değişiklikler yapılmakta ve yapılmaya da devam edilmektedir. Bunların başında en köklü sosyal hizmet kurumu olan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun kapatılarak yerine aile, kadın, engelliler ve sosyal yardım gibi alanlarda görevli örgütsel yapıların da katıldığı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı kurulmuş olması gelmektedir. Kuşkusuz bu alanda icracı bir Bakanlığın kurulması ve dağınık yapının tek bir yapı altında birleştirilmesi olumlu olmuştur. Bu bakanlık kurulduğunda bakanlığın insan kaynağının oluşturulması, hizmet ve örgütlenme mevzuatının çağdaş yönetim yaklaşımıyla, bilimsel ve mesleksel konular dikkate alınarak yapılması bilime inanan herkesin beklentisi idi. Ancak bakanlığın kurulmasından sonraki bazı gelişmeler, düzenlemeler, sosyal çalışma mesleğine ve uygulayıcıları olan sosyal hizmet uzmanlarına karşı takınılan tavır kuşkuları artırmıştır. Ulusal ve uluslararası gelişmeleri, sözleşmeleri dolayısıyla hukuku dikkate almadan yapılan uygulama ve düzenlemeler, ülkemizde sosyal hizmete gereksinim duyanların gereksinimlerinin karşılanması için çağdaş hizmet modellerinin işe koşulmasını engeller niteliktedir.

Bu yazıda yazımızın konusuyla ilgili olması sebebiyle iki gelişmeden bahsedilecektir. Bunlardan ilki; zaten bilimsel terminolojiye ve yetkinlik ölçütlerine uygun olmayan, uydurma bir kavram olarak 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nda yer alan “sosyal çalışma görevlisi” kavramının genişletilerek içine öğretmenlik, sosyoloji, çocuk gelişimi ve aile ve tüketim bilimleri mezunları gibi meslek mensuplarının dahil edilmesi, ikincisi ise bu meslek mensuplarının sosyal hizmet merkezleri yönetmeliğinde görev tanımları yeti ve yetkinlik sınırları dikkate alınmadan yapılarak sosyal çalışma mesleğini herkesin icra edebileceği bir meslekmiş gibi düzenlenmeler yapılmış olmasıdır.
Oysa sosyal hizmetin ya da anlamdaş adıyla sosyal çalışmanın bilimsel ve meleksel yeti ve yetkileri tüm dünyada kabul edilmiş olup bu konuda da herhangi bir tartışma bulunmamaktadır. Sosyal Bilimler Ansiklopedisine göre sosyal çalışma (social work), sosyal bilimler içinde yer alan uygulamalı bir sosyal bilim dalıdır (Bakınız Encyclopaedia of the Social Sciences, Seligman, 1967: 3-7). Bu bilim dalının uygulayıcı meslek mensupları ise sosyal hizmet uzmanlarıdır.

Uluslar arası Sosyal Hizmet Uzmanları Bilirliği’nin (IFSW, 2000) tanımına göre "sosyal hizmet mesleği, sosyal değişim, insan ilişkilerinde problem çözme ve güçlenmeye yardımcı olur ve bireyin iyilik halini geliştirmek için özgürleşmesini sağlamaya çalışır. Sosyal hizmet; insan davranışı ve sosyal sistemlerle ilgili teorileri geliştirerek, insanların çevreleriyle etkileşime girdiği noktalarda müdahale eder. İnsan hakları ve sosyal adalet ilkeleri sosyal hizmetin esasını oluşturur".

Hal böyleyken ülkemizde bunu görmezden gelinmesi anlaşılır gibi değildir. İnsanın şaka gibi diyesi geliyor. Nasıl olur da bu kadar tecrübesi olan bir ülkede, bilimsel ölçütler, taraf olunan sözleşmeler/anlaşmalar (Avrupa Sosyal Şartı gibi), üyesi olmaya çalışılan AB’deki uygulamalar ve meslek standartları görmezden gelinir? Bu sorulara yanıt vermek çok kolay değil.

Gelelim bu yazının konusu olan sosyal inceleme raporlarına. Sosyal hizmet literatüründe çoğunlukla psiko-sosyal inceleme raporu ve sosyal inceleme raporu gibi adlarla tanımlanan bazen de sosyal araştırma raporu, sosyal öykü gibi isimlendirmenin yapıldığı görülen mesleki raporlar tüm dünyada sosyal hizmet uzmanları tarafından düzenlen raporlardır. Bu yazıda sosyal inceleme raporu kavramı kullanılacaktır.
“Bir sosyal çalışma (social work) etkinliği olan sosyal inceleme raporları, müracaatçıların gereksinimlerinin ayrıntılı olarak ele alınıp değerlendirildiği resmi belgelerdir” (Uluğtekin, 2004: 92).
Sosyal çalışma (sosyal hizmet) disiplini ve mesleğinin başlıca etkinliklerinden biri olan sosyal inceleme raporlarının içeriği, kuramsal bir temele dayanır. Sistem kuramı ve ekolojik yaklaşımının biçimlendirdiği bütüncül/genelci sosyal çalışma müdahalesine göre sosyal inceleme raporlarının belli adımlara uyarak hazırlanması gerekir (Uluğtekin, 2011:225).

Sosyal inceleme raporlarının en önemli özelliliği sosyal çalışma mesleğinin etkinliği olması ve raporların temelinde sosyal hizmetin/sosyal çalışmanın teorik çerçevesi ve uygulama esaslarının bulunmasıdır.
Sosyal hizmet uzmanları, birey ya da aileyle çalışırken sosyal çalışmanın müdahale aşamalarından birisi veri toplama ve analizi (ya da sosyal inceleme) aşaması olarak adlandırılan aşamadır. Bu aşamada müracaatçı ve çevresiyle ilgili bilgiler toplanır ve analiz edilerek müracaatçının sorunu, gereksinimleri ortaya konulur ve çözüm yolları üzerinde durulur, müdahale planı hazırlanır. Bu çalışma yapılırken sosyal çalışmanın kuramsal bilgileri, yöntem ve teknikleri işe koşulur. Bu çalışma yalnızca bir bilgi toplama çalışması da değildir. Sosyal çalışma bakış açısıyla, gözlem, görüşme teknikleri de dâhil vakaya göre sosyal hizmet uzmanınca seçilecek yöntem ve teknikler işe koşularak yapılacak inceleme ve değerlendirme çalışmalarını içerir. Bir başka deyişle sosyal inceleme aynı zamanda mesleki müdahalelerin de yapıldığı bir sosyal çalışma etkinliğidir. Sosyal çalışmanın mesleki müdahale aşamaları, tanımlama-tanışma (başvuru), veri toplama ve analizi (sosyal inceleme), müdahale planı oluşturma, uygulama, sonuçlandırma ve izleme aşamalarıdır.

Açıkça görülmektedir ki, sosyal inceleme aşaması sosyal çalışma mesleğinin uygulamasında teşhis aşamasıdır. Bu aşamada bilgiler ne kadar sağlıklı bir şekilde elde edilip değerlendirilirse müracaatçının sorununa o kadar sağlıklı teşhis konulabilir. Dolayısıyla sağlıklı teşhis üzerine sağlıklı müdahale (tedavi) yapılabilir. Yoksa sosyal inceleme raporu düzenlenmesinden maksat şekil olarak (biçimsel olarak) bir yazılı metin ortaya koymak değildir. Bu yazılı metin, sosyal hizmet uzmanları tarafından yapılan sosyal inceleme çalışmasının raporlaştırılması aşamasında kayıt altına alma işleminin bir sonucudur. Başka bir anlatımla bu rapor, sosyal inceleme çalışmasına resmi mesleki belge niteliği kazandırılması amacıyla düzenlenmektedir. Sosyal çalışma uygulamalarında temel belge niteliğindeki bu belgenin sosyal hizmet uzmanları dışındaki meslek mensupları tarafından sosyal çalışma kuramsal bilgisi, yöntem ve teknikleri olmaksızın elde edilecek bilgilere göre düzenlenmesi, ortaya sosyal inceleme raporu olarak konulan biçimsel metni gerçekte sosyal inceleme raporu yapmaz. Örnek vermek gerekirse; tabip dışında bir meslek mensubu tarafından düzenlenen bir tıbbi rapor (veya sağlık raporu) tıbbi rapor olarak kabul edilmeyecektir. Belki bürokratik düzenlemelerle (idari düzenleyici işlemlerle) bu raporu yazma yetkisi tabip dışındaki meslek mensuplarına da verilmiş olabilir. Böyle bir durumda hiçbir tabibin veya bilimsel ve mesleksel yetkinliğe inanan kişinin bunu ciddiye alması beklenemez. Bunun üzerine de tabiplerin tedavi planı yapmasının beklenemeyeceği gibi, sosyal hizmetler alanında da psikolog, sosyolog, çocuk gelişimci, aile ve tüketim bilimleri mezunu, rehber öğretmen gibi meslek mensupları tarafından biçimsel olarak düzenlenecek sosyal inceleme raporlarına dayanılarak sosyal hizmet uygulaması yapılması düşünülemez. Bu durumun bilimsellik ve mesleki yetkinlik kriterleriyle bağdaştırılamayacağı açıktır.

Görülüyor ki sosyal inceleme raporları bilimsel yöntem kullanılarak sistematik bilgiye ulaşılması gereken bir sosyal çalışma etkinliğidir. Bu etkinlik sürecinde sosyal çalışmanın yanı sıra sosyoloji, psikoloji, biyoloji, ekonomi, yönetim vb disiplinlere ilişkin kuramsal ve uygulamalı bilgiden de yararlanılır. Sosyal inceleme raporları, sosyal çalışmada bireysellik öğesinin ortaya çıkardığı, bu öğenin varlığının sürekli vurgulandığı bir sosyolegal belgedir. (Uluğtekin, 2011:220).

Hal böyle iken, sosyal hizmetlere gereksinim duyan müracaatçıların gereksinimlerinin karşılanması, sorunlarının çözümlenmesi için temel belge niteliğindeki sosyal inceleme raporlarının sosyal çalışma eğitimi almamış meslek mensuplarına düzenlettirilmesi, müracaatçıların yüksek yararı ve kamu yararı ilkeleriyle de bağdaşmamaktadır. Bilim dünyası ve Batı dünyasında bu raporları düzenleme yeti ve yetkisinin açıkça sosyal hizmet uzmanlarına ait olduğu kabul edilirken ve bu konuda herhangi bir tartışma yaşanmazken ülkemizdeki bu tartışmanın var olması kabul edilebilir bir tartışma olarak değerlendirilemez. Her meslek her işi yapamaz, yapmamalıdır. Her meslek de kendi kimliğine, meslek etiğine sahip çıkmak durumundadır. Başka mesleklerin yeti ve yetki alanlarına girerek kazanılacak bir güç ve statü arayışı, o mesleklerin kendilerini sorgulamaları gereken alarm niteliğinde gelişmeler olarak dikkate alınmalı ve o mesleklerin mensupları gereğini yapmalıdırlar. Meslekler “mesleki yetkinlik” olarak belirtilen etik değerlerini görmezden gelemezler, gelmemelidirler. Yoksa bu mesleklerin meslek kimlikleri tartışmalı duruma gelir.

Sürekli değişme ve gelişme düşüncesiyle hareket edilmesi gereken bir dönemde icat edilen “sosyal çalışma görevlisi” gibi uydurma kavramın altına sığınılarak herkesin sosyal çalışma mesleğini yapar hale getirilmesi, çağın anlayışına uygun değildir. Bunda bireylerin, grupların, ailelerin ve toplulukların ve en genelde de tüm toplumun herhangi bir yararı bulunmamaktadır. Sosyal çalışma görevlisi, sosyal çalışmacıdır, sosyal hizmet uzmanıdır.

Son Söz

Sosyal inceleme raporu düzenleme yeti ve yetkisi sosyal hizmet uzmanlarına aittir. Sosyal hizmetler, ekip çalışması anlayışı içerisinde farklı meslek mensuplarının bir arada çalışmaları gereken bir alandır. Ancak bu durum her mesleğin aynı mesleki çalışmayı yapacağı anlamına gelmez. Her meslek kendi mesleki yetkinlik alanında gücünü işe koşarsa etkili bir ekip çalışmasından ve etkili hizmet üretilmesinden söz edilebilir. Yoksa başka mesleklerin yetki alanındaki görevleri yapmaya talip olan meslekler kendi varoluşlarını ve meslek olarak durumlarını yeniden gözden geçirmek durumundadır. Burada dikkat edilmesi gereken konu hiçbir mesleği kutsamak değil, yetkinlik alanlarına uygun olarak çalışmalarını temin etmektir. Eğer meslekler istihdam sorunu veya saygınlık kazanmak gibi kaygılarla başka mesleklerin alanlarına yönelmeye kalkarlarsa bu durum onlara saygınlık kazandırmaz. Yaptıkları veya yapmaya çalıştıkları başka meslekleri icra ediyormuş gibi görünmekten öte bir anlam taşımaz. Unutulmamalıdır ki her meslek kendi yetkinlik alanında faaliyet gösterdiği sürece işe yarar ve gerçek anlamda etkili bir şekilde gücünü sorunların çözümü veya gereksinimlerin karşılanması için işe koşar. Ve böylece de gerçek anlamda saygınlık kazanabilir.

Kaynakça:

- Uluğtekin, Sevda (2004), Çocuk Mahkemeleri ve Sosyal İnceleme Raporları. Ankara: Türkiye Barolar Birliği Yayınları. İkinci Baskı, Yayın No: 71.

- Uluğtekin Sevda (2011), Çocuk Adalet Sisteminde Sosyal İnceleme Raporlarının Yeri ve Önemi, , Suça Sürüklenen Çocuklar ve Mağdur Çocuklar, SABEV Yayınları:35, Aralık 2011, Ankara.

- Yolcuoğlu, İ. Galip. Sosyal Çalışmada Gereksinim Kavramı ve Çocuk Refahı Sisteminde Gereksinim Temelli Politikalar, Aile ve Toplum Dergisi, Ekim-Kasım-Aralık 2010, Yıl:11, Cilt:6, Sayı:25.

Ayrıca bakınız;

-Charles Zastrow , Sosyal Hizmete Giriş, Nika Yayınları, 2013.
-Cafer ASAN, Mesleki Standardizasyon ve Sosyal Hizmet,

 http://www.sosyalhizmetuzmani.org/meslekist.htm  
 

 
 
 
 



Yasal Uyarı , Gizlilik Beyanı ve Künye   /  sosyalhizmetuzmani.org © Bütün hakları saklıdır.