Aziz ŞEKER: Kendinizi kısaca tanıtır
mısınız?
Mehmet ERSOY: 1960 yılında Anamur’da dünyaya geldim. 1984 yılında Ankara
Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdim ve aynı Üniversitede 1994 yılında
doktora eğitimimi tamamladım. 1997 yılında doçent, 2005 yılında ise profesör
unvanını aldım.
Uluslararası hakemli dergilerde yayımlanmış 13 makalem, Uluslararası
bilimsel toplantılarda sunulmuş 9 adet bildirim, Ulusal dergilerde
yayımlanmış 16 adet makalem, Ulusal kongrelerde sunulmuş 17 adet bildirim ve
posterim, yayımlanmış pek çok kitabım mevcuttur. Yayımlarım uluslararası
alanda pek çok atıf almıştır.
Bozok Üniversitesinde yürütücüsü olduğum ve bir gurup akademisyenle
hazırladığım “Jeotermal Kaynakları Araştırma ve Geliştirme” projesi kabul
edilmiş olup uygulama aşamasındadır. Pek çok bilimsel ve mesleki kuruluşa
üyeyim. Yurt dışında Chicago’da Illinois Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi
Departmanında 3 ay konsültan olarak çalıştım. Kırıkkale Üniversitesi Anatomi
Anabilim Dalını kurdum. Yine aynı üniversitede Sağlık Bilimleri Enstitüsü
Müdür Yardımcılığı, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan
Yardımcılığı, Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Kurucu Dekanlığı görevlerinde
bulundum. 2009 Eylül ayından itibaren Amasya Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu
Öğretim Üyeliği ve Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü yapmaktayım. Evli ve 2
çocuk babasıyım.
Aziz ŞEKER: Yaşlılık ve yaşlanma olgusu insan yaşamı açısından neyi ifade
ediyor?
Yaşlanma doğumla birlikte başlayan biyolojik bir süreçtir. Bu sürecin son
aşaması olan yaşlılık kişinin sosyal yaşamını ve toplumsal katılımını direkt
olarak etkilemektedir.
DSÖ yaşlılığı çevresel etmenlere uyum sağlama yeteneğinin azalması ya da
büyük oranda kaybolması olarak tarif etmektedir.
Kronolojik olarak, 65 yaş üstü yaşlı olarak kabul edilmektedir. Yaşlıların
bağımlı hale gelmesi genellikle 75 yaşın üstünde olmaktadır.
Yaşlılığın 4 farklı boyutundan bahsedilmektedir: Kronolojik yaşlanma doğum
yaşı ya da takvim yaşı olarak da ifade edilebilir.
65-74 yaş (Genç Yaşlı)
75-84 yaş (Yaşlı)
85 ve üstü (İleri Yaşlı) olarak kabul edilmektedir.
Biyolojik (Fizyolojik) Yaşlanma organlar düzeyinde fonksiyon azalması,
dokularda yıpranma ve tahribatın artması sonucu ortaya çıkan saçların
ağarması, derinin buruşması, aktivitede azalma, kasların atrofisi
(incelmesi) gibi bir takım bulgularla kendini göstermektedir.
Psikolojik Yaşlanma zekâ ve hafıza gibi fonksiyonlarda azalmayla
karakterizedir. Geçmişe özlem, geleceğe dair güvensizlik duygusu gibi bazı
psikolojik bazı tezahürlerle ortaya çıkar.
Sosyal Yaşlanma bireyin toplum hayatında, çalışma yaşamında ve sosyal
işlerinde gücünün ve yeteneğinin azalması ya da kaybolması şeklinde oraya
çıkar.
Kısa bir değerlendirme yapmak gerekirse: Yaşlanmanın dört boyutu, kişisel
farklılıkları ihtiva eden bir olgudur. Bu açıdan her insan yaşlanma
sürecinde bu dört boyutu farklı bir biçimde yaşayacaktır.
Yaşlılık beraberinde farklı bir takım gereksinimleri de getirmektedir:
· Tıbbi gereksinimler: Hastalıklar, fizyolojik durum, beslenme vs.
· Sosyal gereksinimler: Üretime katkı, aile ve arkadaş, barınma ve ulaşım
vs.
· Psikolojik gereksinimler: Üretkenliğin azalması, fiziksel engellerin
sonuçları vs.
Aziz ŞEKER: Yüzyılımızda yaşlı nüfusunun ya da demografik yaşlanmanın
sonuçları nelerdir?
Mehmet ERSOY: Dünya nüfusunun giderek yaşlanması ve yaşlanma süreci ile
birlikte kronik hastalıkların görülme sıklığının artması önemli bir sorun
olarak önümüzde durmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde yaşlı nüfus, hastaneye kabullerin % 50’sini, sağlık
harcamalarının da % 40’ını oluşturmaktadır.
Günümüzde aile kurumu geleneksel rollerini gün geçtikçe yitirmekte ve yaşlı
bireylerin bakım sorunu daha da artmaktadır.
Kronik hastalıklar yaşlılarda hastalık yükünün % 46’sını oluşturmaktadır.
2020 yılında bu oran % 60’a çıkacaktır. Dolayısıyla yaşlanma, yaşlı sağlığı,
yaşlı bakımı konusunda ciddi politikaların belirlenmesi ve uygulamaya
konulması acil bir sorun olarak önümüzde durmaktadır.
Aziz ŞEKER: Kent ve yaşlılık… Biliyoruz ki, yaşlılık bir sorun olarak ortaya
çıktığında beslenme, sağlık, eğitim, konut gibi birçok sektörün bir arada
çözüm ürettiği bir alan oluyor. Çevresel koşullar ve kent örgüsü açısından
baktığımızda “kent ve yaşlılık” konusunda neler söyleyebiliriz? Yaşlı için
kent neyi ifade ediyor? Zorluklar ve olanaklardan söz eder misiniz?
Mehmet ERSOY: Yaşlı için kent içinde yaşadığı, yaşamak zorunda olduğu
mekânsal ve sosyal sistemi ifade eder. Belirtildiği gibi zorluklar ve
olanaklar aynı anda bulunmaktadır. Zorluklar: Kent yaşamının getirdiği
zorluklardır. Hareket kabiliyeti, mekanlara erişim, formel ve resmi
ilişkiler, kentsel yaşamın getirdiği sıkıntılar vs. sayılabilir.
Olanaklar: Kentte yaşamanın getirdiği imkânlardır. Sağlık hizmetleri, sosyal
hizmetlerin varlığı, iletişim imkânlarının fazla olması gibi hususlar
olanaklar olarak ön plana çıkmaktadır.
Aziz ŞEKER: “Yaşlı Dostu Kent” kavramını biraz açar mısınız? Hangi
özellikleri bir kenti yaşlı dostu yapar?
Mehmet ERSOY: Bu konuda DSÖ’nün ortaya attığı Yaşlı Dostu Kent Kavramı ve
bununla ilgili tanımlamalar mevcuttur. Yaşlı Dostu Kent, aktif yaşlanmayı
destekleyen kapsamlı ve erişilebilir kentsel çevreyi ifade etmektedir. 2006
yılında 24 ülkeden 33 şehir aktif ve sağlıklı yaşlanmayı sağlayacak temel
kentsel elemanları belirlemek için bir araya gelmiş ve sonuçta “Küresel
Yaşlı Dostlu Kentler Rehberi” oluşturulmuştur. Bu programı geliştirmek için
DSÖ, Yaşlı Dostu Kent Küresel Ağını oluşturmuştur. Bununla ilgili DSÖ, Yaşlı
Dostu Kent Rehberi ve Denetim Listesi hazırlanmıştır. Burada 8 ayrı konu ve
olması gerekli şartlar belirtilmiştir.
Kısaca açıklarsak:
Dış Mekanlar ve Binalar: Yaşlılar için uygun, kullanışlı, tehlike arz
etmeyen, temiz, güvenli ve memnuniyet verici olmalı.
Ulaşım: Etkin ve karşılanabilir bir kamu ulaşım sisteminin varlığı,
engellilerin ulaşımı, trafiğin iyi düzenlenmiş olması, alternatif
sistemlerin varlığı, ucuzluğu, yolların durumu ön plana çıkmaktadır.
Konut: Yaşlılar için belli standartlarda olmalı, temiz, bakımlı,
karşılanabilir olmalı, yeterli konut stoku bulunmalı, yaşlı ihtiyaçlarına ve
evde bakım hizmetlerine uygun olmalı.
Sosyal Katılım: Yaşlılar için etkinlikler, aktiviteler, sosyal programlar,
bunların ödenebilirliği ve erişilebilirliği üzerinde duruluyor.
Toplumsal Yaşama Dâhil Olma Ve Toplumun Yaşlıya Saygısı: Toplumsal
aktiviteler, hizmet, eğitim, saygı gibi hususlar bulunmaktadır.
Vatandaşların Toplumsal Yaşama Katılımı ve İşgücü: Yaşlılar için iş
imkânları, üretime katkı, tecrübelerinden faydalanma, emeklilik sonrası
eğitim, yaşa göre ayırımın kalkması gibi hususlar yer almaktadır.
Bilgi Edinme ve İletişim: yaşlılar için etkin bir iletişim sistemi, medyanın
ilgisi, bilgiye erişim olanakları gibi hususlar üzerinde durulmaktadır.
Toplum Desteği ve Sağlık Hizmetleri: Yeterli sağlık ve sosyal hizmetler,
bunlara erişim, hizmet kalitesi, evde bakım hizmetleri gibi hususlar ön
plana çıkmaktadır.
|
Aziz ŞEKER: Ülkemizde yaşlılara yönelik sunulan sağlık hizmetlerinin
yeterliliğini tartışabilir misiniz? |
Mehmet ERSOY: Türkiye’de yaşlı sağlığı hizmetleri gelen yaşlıya hizmet verme
biçiminde olagelmektedir. Bunun yerine yaşlıya bulunduğu yerde sağlık
hizmetini götürmek temel hedef olmalıdır. Sağlık sistemimizin yapılanması da
göz önüne alındığında yaşlıya sağlık hizmetleri konusunda yapılması
gerekenleri şu şekilde özetleyebiliriz.
Birinci basamakta:
• Sağlıklı yaşam biçimi davranışlarının kazandırılması
• Aşılama
• Sistemik hastalıkların temel tedavisi
• Ev ziyaretleri ve evde bakım
• Birey merkezli, bireye özgü bakım
• Bireyin sağlığının korunup geliştirilmesi (örneğin ev kazalarının, düşüp
çarpmaların önlenmesi için yapılacaklar) ve psikolojik, fiziksel ve sosyal
açıdan tam bir iyilik halinin sağlanmaya çalışılması esastır.
Bu hizmetler Aile hekimi ve ekibi ( aile sağlığı elemanı-hemşire-ebe-sağlık
memuru-tercihen geriatri konusunda eğitim almış) tarafından karşılanır.
İkinci basamakta:
İkinci basamak hizmetleri geriatrik interdisipliner bir ekip tarafından
yürütülmelidir. İnterdisipliner ekipte şu meslek grupları yer almaktadır:
• Geriatrist
• Geriatri Hemşiresi
• Sosyal Hizmet Uzmanı
• Diyetisyen
• Eczacı
• Fizyoterapist
• Psikolog
• Pediatrist
• Protez Ortez Teknisyeni
• Logopedi, Egoterapi vb. özel eğitim uzmanları
• Ev Ekonomistleri
Bu aşamada standartların oluşturulmuş olması önemlidir. Kanıta dayalı,
bilimsel geçerliliği ve güvenilirliği olan uygulamalar yapılmalı, böylece
hizmet standartları korunmalı, geliştirilmeli, sürekli iyileştirilmelidir.
Toplum temelli bakım modeli esas alınarak yaşlının mümkün olduğu kadar kendi
ortamında, öz kaynakları ile sağaltımı ve işlevselliğinin kazandırılması ön
planda düşülmelidir.
Birinci ve ikinci basamağın amaçlarından biri de bir üst basamağa geçişi
engellemek olmalıdır.
İkinci basamak yaşlının ileri ve özelleşmiş kurumsal bakım gerektiren hale
gelmesini önlemeye çalışırken diğer taraftan bu durumda olan yaşlıların
uygun yerlere yönlendirilmesine karar verir ve bunu sağlar.
Üçüncü basamakta
Kurumsal bakım anlamında algılanmalı, birinci ve ikinci basamakta
yönetilmesi mümkün olmayan problemler, sürekli yatarak tedaviyi gerektiren
durumlar, komplikasyonlar, hastadan sorumlu olan aile hekimi ile entegre ve
koordineli bir şekilde üçüncü basamakta halledilmelidir. Üçüncü basamakta
hastaya uygulanan tedavi ve girişimler, süreklilik ve entegrasyon açısından
mutlaka o hastadan sorumlu aile hekiminin kayıtlarına girmelidir. Böylece
mevcut kısıtlı sağlık kaynaklarının daha etkin kullanılması da mümkün
olacaktır.
AZİZ ŞEKER: Türkiye’de Yaşlılara Hizmet veren kamu kuruluşları ve görevleri
hakkında bilgi verebilir misiniz? |
|
MEHMET ERSOY: Bu kurumları aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz:
Sosyal Güvenlik Kurumu:
Sosyal güvenlik sisteminin kapsadığı önemli sosyal risklerden biri de
yaşlılıktır. Belirli bir süre çalıştıktan sonra emeklilik aylığı almaya hak
kazanmış kişilerin sosyal güvenliğinin sağlanması yaşlıya yönelik
hizmetlerin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Yaşlıların korunmasına
ilişkin maddeleri ile birlikte sosyal güvenliğin herkes için temel hak
olduğu 1982 Anayasasında yer almıştır. Değişen toplumsal koşullar nedeni ile
sosyal güvenlik sistemi içerisine alınan yaşlıların maddi risklere karşı
korunması, aylık gelir bağlanması, sağlık yardımları devletin güvencesi
altına alınmıştır.
Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu:
Sosyal hizmetlerin dağınık ve programsız yürütülmesi nedeniyle verilen
hizmetleri bir çatı altında toplanması amacıyla Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu kurulmuştur. Bu kurumun görevleri arasında yaşlılarla ilgili
sosyal hizmet uygulamaları da yer almaktadır. Özel huzurevleri ve yaşlı
bakım evleri bu kapsamda ele alınmıştır. Ayrıca yatılı kurum bakımına
gereksinim duymayan ve ekonomik-sosyal durumu ne olursa olsun ev ortamında
yaşayan yaşlıların sosyal ve psikolojik gereksinimlerini karşılamak ve
onların izole edilmelerini engellemek amacıyla Yaşlı Dayanışma Merkezleri (YDM)
de kurulmuştur.
Yerel Yönetimler:
Yaşlı bakımı, korumaya muhtaç yaşlılara sahip çıkma, yaşlılara yönelik
sağlık hizmetleri gibi yaşlılarla ilgili pek çok hizmet konusunda yerel
yönetimlere önemli görevler yüklenmiştir.
Türkiye Kızılay Derneği
Kızılay Derneği de huzurevi açmak, yaşlıya sağlık hizmetleri vermek gibi bir
takım hizmetlerle ilgili olarak görev yapmaktadır.
Sağlık Bakanlığı:
Sağlık Bakanlığı da, Yaşlılara ait sağlık politikalarının belirlenmesi,
sağlıklı yaşlanma ve yaşlıların sağlığıyla ilgili çalışmalar yapmaktadır.
Bünyesinde bulunan Geriatri poliklinikleriyle sağlık hizmeti vermeye
çalışmaktadır.
Üniversiteler:
Üniversiteler, Geriatri ve Gerontoloji alanında bilimsel çalışmalar
yapmakta, kongre ve seminerler düzenlemekte ve toplumu yaşlılar konusunda
bilinçlendirme çabalarını sürdürmektedir. Ayrıca, Geriatri bilim dalları,
yaşlı sağlığı ve hastalıkları alanında çalışmalarını sürdürmektedir.
1981 den bu yana 4 üniversitede Geriatri bilim dalları açılmış
bulunmaktadır. Bunlar;
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi
Gülhane Askeri Tıp Akademisi’dir.
Aziz ŞEKER: Dünya Sağlık Örgütü Avrupa bölgesine baktığımızda sağlık ve
sosyal hizmet politikalarının ana hizmet bileşenlerinden biri olarak yaşlı
nüfusa verilen hizmetlere ne değin önemli olduğunu görürüz. Geriatri
hastanelerinin yaygınlığını örnek verebiliriz. Batı’da yaşlılığa yaklaşımla
Türkiye’nin yaklaşımı arasındaki farklardan söz eder misiniz?
Mehmet ERSOY: Uluslararası düzlemde, Dünya Sağlık Teşkilatı sağlıklı
yaşlanmanın tüm dünyada mümkün olabilmesi için 1995 yılında 'Yaşlanma ve
Sağlık' programını onaylamıştır.
Bu program hem ileri yaş, hem de yaşlanmayı kapsamlı olarak ele almakta;
yalnızca yaşlanmanın getirdiği sağlık problemlerine odaklanmak yerine,
öncelikle sağlıklı yaşlanmayı hedefleyen planlama ve araştırmaları önermekte
ve desteklemektedir.
Önemli olan iyi yaşlanma için stratejiler ve önlemler belirlemektir. İyi
yaşlanma;
Hastalık ve düşkünlük için düşük risk,
Yüksek fiziksel ve bilişsel fonksiyon,
Yaşama aktif bağlılık anlamına gelmektedir.
Avrupa ülkeleri de yaşlanma ile ilgili eğitim, araştırma, sosyal ve politik
yapılanma gibi alanlarda projeler oluşturmaktadır.
Birçok Avrupa ülkesinde gerekli akademik çalışmalar kurulmuş bulunan
geriatri/gerontoloji bilim dalları tarafından yapılmaktadır.
Bütün ülkeler yaşlılara yönelik bir örgütlenme biçimi geliştirmek
zorundadır.
Türkiye’de ciddi bir yaşlılık politikası yürütüldüğünü söyleyemeyiz.
Türkiye’de yaşlıların zor durumda olduklarından da bahsedilebilir.
• Türkiye’deki yaşlı nüfusun % 56’sı belli bir gelire sahiptir.
Bu oran:
Erkeklerde % 75 iken
Kadınlarda % 38’dir.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre; 2007 yılında 4 milyon 465 bin
olan 65 yaş ve üstü nüfusun 927.318’i 2022 Sayılı “65 Yaşını Doldurmuş,
Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkındaki
Kanun” gereği herhangi bir sosyal güvenceye ve gelire sahip olmadığı için
belli bir yaşlılık ödeneğinden yararlanmaktadır. Bu kişilerin 592.326’sı
kadındır. Bu da göstermektedir ki; Türkiye’deki yaşlıların yaklaşık dörtte
birinin herhangi bir emeklilik güvencesi yoktur ve bunların büyük bir
çoğunluğunu kadınlar oluşturmaktadır.
Aziz ŞEKER: Sosyal bir sorun olan yaşlılık, korunmaya muhtaçlık kavramıyla
da yer yer anılıyor. Çünkü yaşlı yoksulluğu, yaşlı ihmali ve istismarı gibi
konularda sosyal araştırmalar yapılmakta, toplumsal duyarlılık çalışmaları
üzerinde durulmaktadır. Bunları göz önünde tutarak ülkemizde Yaşlılık
alanında sosyal politika uygulamalarının düzeyi ile ilgili neler
söyleyebiliriz? Sosyal politika ne yönde biçimlenmelidir?
Mehmet ERSOY: Yaşlı, kronik hastalıklı ve özürlü nüfusun tedavi ve bakım
masraflarının sağlık ve sosyal hizmet harcamaları içerisindeki payının
artması, gelişmiş ülkelerin kurumsal ve yatılı düzenlemelerden; müracaatçı
memnuniyetine dayalı, süreli, etkili ve düşük maliyetli sağlık ve sosyal
bakım hizmetlerine yönelmelerine neden olmaktadır. Türkiye’de halen
Huzurevleri bir çıkış yolu olarak görülmektedir.
Halbuki, yaşlıları
olabildiğince toplum içinde tutarak hem onları sosyal ve ruhsal açıdan
memnun etmek, hem de tecrübelerinden veya işgüçlerinden faydalanmak
gerekmektedir. Bunun için de evde bakım gibi sistemlerin desteklenmesi
gerekmektedir. Gelişmiş ülkeler sağlık ve sosyal hizmet harcamalarını daha
düşük olması nedeniyle bu modele yönelmektedir. Evde bakım modeli, yaşlının
geleneksel çevresinden koparılmadan, yakınları ve çocuklarıyla bir arada
yaşayabilmesine ve yaşlının yaşamının daha iyi şekilde sürdürebilmesine
olanak sağladığı için ülkemiz için de en uygun model olarak gözükmektedir.
Geleneklerimiz, örf ve adetlerimiz de bu modele son derece uygundur.
Aziz ŞEKER: Dünya’da ve Türkiye’de yaşlı refahı alanıyla ilgili gelecek
öngörünüzü anlata bilir misiniz?
Mehmet ERSOY: Yapılan bütün demografik çalışmalar yaşlı nüfusun 2050 yılında
2 milyarı bulacağını göstermektedir. Düşük doğum hızları da göz önüne
alındığında 2050 yılında Afrika hariç bütün kıtalar yaşlı sorunu ile karşı
karşıya kalacaklardır. Dolayısıyla ülkelerin şimdiden yaşlılık
politikalarını belirlemeleri gerekmektedir.
Dünyada BM ve DSÖ önderliğinde
yaşlı dostu toplum, yaşlı dostu kent gibi yaşlının toplumla iç içe ve
onların sorunlarını göz önünde bulunduran bir sosyal model üzerinde
çalışmalar devam etmektedir. Türkiye’de Yaşlılıkla ilgili politikalar
yeterli olmayıp bu konu üzerine yeni politikalar üretilmeye başlanmıştır.
2007 de DPT tarafından Yaşlılık Ulusal Eylem Planı yayınlanmış ve bize bazı
önemli perspektifler sunmaktadır. Bu çalışma yaklaşık 150 sayfa olup,
alanında uzman kişiler ve akademisyenler tarafından hazırlanmıştır. Ancak
bunların hayata geçirilmesi ile ilgili ciddi eksiklikler mevcuttur.
Aziz ŞEKER: Teşekkürler…
|