Sosyal Hizmet Mesleği

Sosyal Hizmet Alanları

Sosyal Kaynak
Bilgiler

     


 

Hasan KAYA


haskaya58@yahoo.com

Engellinin İnsan Hakları Uzmanı



Sancaktepe Kent Konseyi Engelliler Meclisi Başkanı
Türkiye’de; Kadın ve Engelli Olmak
 

 

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Dünya Bankası (WB) ın, 2011 yılın da açıkladığı ve Şubat 2012’de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından da Türkiye’de tanıtımı yapılan “Dünya Engellilik Raporu” nda engellilik ile ilgili ortaya çarpıcı ve önemli sonuçlar çıkmıştır.
Dünya Sağlık Örgütünün daha önceki araştırmalarında dünya nüfusunun yaklaşık %10 engelli iken, şimdi %15 olduğu varsayılmaktadır. 15 yaş ve üstü kişiler arasında engellilik ile yaşamak durumunda olan kişi sayısını Dünya Sağlık Araştırması (World Health Survey) 785 milyon (% 15.6) olarak belirtirken, Küresel Hastalık Yükü (Global Burden of Disease) çalışması bu sayıyı yaklaşık 975 milyon (% 19.2) olarak tahmin etmektedir. Yapılan araştırmalarda göstermiştir ki Dünya da engelli insan sayısı artmaktadır.

Engelli bireyler, eğitim alanının dışında kalmakta, genel nüfusa göre daha düşük sağlıklı seviyede yaşamakta, işsiz kalma riskini daha yüksek yaşamakta ve daha az gelir elde etmekte bu gibi nedenlerden dolayı da daha fazla yoksulluk seviyesinde yaşamaktadır. Dünya Sağlık Araştırması sonuçlarına göre, engellilik düşük gelirli ülkelerde yüksek gelirli ülkelere göre daha yaygındır.
Engelli Kadına, “Toplumsal Engelli” Yaklaşımlar
Engelliler yaşadıkları toplumlarda bir çok olumsuz tutum ve davranışla karşılaşabilmekte, ülkelerin gelişmişlik düzeyleri farklılıklar gösterse de toplumların engellilere karşı tutum ve davranışları benzerlikler göstermektedir. Engelli kişiler, doğumlarından itibaren veya “engelli” kaldıkları andan başlayarak tüm yaşamları boyunca ayrımcılıkla karşı karşıya kalmaktadırlar. Engelli kişiler yarım insan olarak görülmekte ve toplumsal yaşama katılacak durumu olmayan anormal ve sağlıksız kişiler olarak değerlendirilmektedir.

Rapor ayrıca, “kadınların ve engelli bireylerin yaşadıkları sorunları, engelli kadınlar iki kat fazla yaşamaktadır”., diyerek, çifte ayrımcılığı ve sömürüye bir kez daha kuvvetle vurgu yapmıştır. Kadınlar, hem engellilik nedeniyle, hem de kadın olmanın ve kadınlara bakışın getirdiği olumsuzluklarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Engelli kadınlar “toplumsal cinsiyet/toplumsal engellilik” yargısı içerisinde var olma ve insan olmaktan doğan onurlarını yüceltme mücadelesi vermektedirler.

“Toplumsal cinsiyet/Toplumsal engellilik” bakışı, kadına yönelik cinsiyet ayrımcılığı, engelli kadınları da olumsuz yönde etkilemektedir. “Toplumsal engellilik” bakışı çerçevesinde yeni bir anlayış geliştirilmeli ve engellilere yönelik her türlü ihlal ve ayrımcılık “toplumsal engellilik” bakışıyla değerlendirilmelidir. Ben yazılarımda ve engelli sorunlarının tesbitin de bu kavramı kullanacağım.

“Toplumsal engellilik” yaklaşımın da engelliyseniz, iş, sağlık, eğitim, iyi bir gelir gibi temel hakların sağlanmasında daha düşük şansınız var demektir. Eğer hem engelli hem de kadınsanız bu şansınız da yok denecek kadar azalmaktadır. Engelli kadınlar, engelli olmayan kadınlara nazaran büyük oranda insan hakları ihlalleri ile karşı karşıya kalmaktadırlar.
İnsan haklarının gelişmişliği göz önüne alındığında, artık insanların fakir, cahil, özürlü, genç, yaşlı, kadın ya da erkek olmaları, onların haklarını kullanmalarının önünde engel teşkil etmemesi gerekmektedir.

Engelli Kadının İnsan Hakları
BM Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi, “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdan sahibidirler; birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar(BM-EİHB-Madde:1) demektedir. İngilizce metin de “brother” (erkek kardeş) den bahsetmesi “sister” (kız kardeş)den bahsetmemesi, J.Galtunga göre ““....Burada önemli bir nokta da kenarda bırakılmıştır üstelik:Biraderlikten söz edilmiş, ama kız kardeş olgusu dikkate alınmamıştır.Ayrıca, kardeşler her zaman birer ideal model oluşturmazlar”, son zamanlarda sıkça da duymaya/görmeye başladığımız kadına yönelik şiddet ve öldürmeye varan fiili saldırıları dikkate alındığında yaşananların Galtung’u doğrular olduğunu söyleyebiliriz.
Birleşmiş milletlerin 18 aralık 1978 yılında yayınlamış olduğu “Kadınlara karşı Her türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi, amaçları bakımından “kadınlara karşı ayrımcılık” terimi, erkeklerle kadınların eşitliği temeli üzerinde ve medeni durumlarına bakılmaksızın siyasal, ekonomik, toplumsal, kültürel, kişisel ya da bir başka alanda kadınların insan hakları ve temel özgürlüklerinin tanınmasını, bu hak ve özgürlükleri kullanmalarını ve bunlardan yararlanmalarını zedelemek ya da kaldırmak amacıyla cinsiyet, temeli üzerinde yapılan herhangi bir ayrım, dışlama ya da kısıtlama anlamına gelir (madde 1).
2006 yılında benimsenen Engellilerin Haklarına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin (CRPD) amacı, “tüm engelli insanların temel özgürlüklerden ve bütün insan haklarından tam ve eşit bir şekilde faydalanmasını teşvik etmek, sağlamak, korumak ve insan olmaktan ileri gelen haysiyetlerine yönelik saygıyı arttırmaktır” diyerek, kadın ve erkek ayrımı yapmadan bütünleştirici ve insani bir dil kullanmıştır.

Son dönemlerde, insan haklarının genişletilmesi ve güçlendirilmesi çabaları sonucunda, geç de olsa “kadının insan hakları” temelli STK’ların, “engelli kadının insan hakları”nıda, kapsayan politikalar geliştirmesi/uygulaması insan hakları açısından bir paradigma değişimi olarak algılamak gerekmektedir. İnsan haklarının gelişmişlik açısından geldiği seviye göz önüne alındığında, insanların; cinsiyet, etnik, dinsel, fiziksel, giysisel gibi. nedenlerden dolayı ayrımcılığa uğraması kabul edilebilir bir durum değildir.

İnsan haklarını, temel hak ve özgürlükleri savunmak, genelde engellilerin, özelde “engelli kadın”ın, 21. yüzyılın “zencileri” olmaktan çıkarılmasından ve engelli ayrımcılığa karşı olmaktan geçmektedir. Bunun da temellerinden biri “toplumsal cinsiyet” ve “toplumsal engellilik” çerçevesinde şekillenen “kalıpyargı”ları ortadan kaldırmaktan geçmektedir. Ayrıca “engellilerin insan hakları için politika”yı savunmak ayrımcılıkla da mücadeleden geçer, Ayrımcılığa karşı olma aynı zamanda bir duruşu da beraberinde getirmektedir. Ayrımcı bakış acısı aslında bedenler üzerinden yürütülen bir iktidar savaşıdır. Diğerinin ötekileştirilmesi ırkçılık anlayışının farklı bir yansımasıdır.
 
 
 
 



Yasal Uyarı , Gizlilik Beyanı ve Künye  

  sosyalhizmetuzmani.org © Bütün hakları saklıdır.