|
|
|
DOWN SENDROMLU BİREYİN
VAR OLMA ÇABASI |
Hayata başlamak dolu bir eve ilk kez girmeye benzer . Bu evde kendi içinde oturmuş kurallar, insanlar arasında bir görev dağılımı, alt ve üst pozisyonlar vardır. İkili üçlü koalisyonlar vardır. Bu kurallar gelenin hiç bilmediği ve hiç tasarlayamadığı, ilişki ağlarıdır.Gelenin yani hayata başlayanın bu kurallar hakkında hakkında hatta kendi hakkında bilinçli bir bilinci olmadığını da varsaymalıyız. Gelen öncelikle ihtiyaçlarının güdümünde k çeşitli tepkiler üretir. Bu ürettiği tepkilere göre kendisine çeşitli geri bildirimler verilir. Bir yeni geliş dolu evin yapısı gereği çeşitli değişimleri zorunlu kılar. Dolu bir kaba
yeni bir şey konduğunda olanlar olur. Bazı ilişkiler taşar bazı ilişkiler
yeni gelen etrafında yeniden yoğrulur.Her bir birey yeni geleni kendi sistem
diline göre sistemle ilişkiye sokmaya çalışır.Sistem zaman içinde yeni
gelene göre evrimleşerek yeni bir hal alır. Buda yeni dengeleri zorunlu
kılar. Yeni gelenle birlikte yeni gelende içerdekilerde belli bedeller
ödeyerek kabul sürecini gerçekleştirirler . Bu bedel içerdekilerle yaşadığı
pazarlık süreciyle belirlenir. İçerdekiler yeni gelecekle ilgili bir ön
bilgi ve beklentiye sahiptirler. Sonra onların verdiği geri bildirimlerle onlarla sözel olmayan bir iletişim kurar ve bu ilişki sözelleşip kuralları söylenmeden konmuş olur. Ama önce gözleyen ve deneyen çocuk gözlem ve deneme işini yapısı ve gelişim diyalektiği gereği devamlı yapar. O duran, sabit ve istenildiği gibi davranabilecek biri değildir. Kendini ifade etmeli ve sınırlarını sonuna kadar test etmeli ve kendi deneyiminden öğrenmelidir. Anne veya babanın yada diğer yetişkinlerin yapma etme demeleri çok anlamlı değildir. O isteyen bir varlıktır. İstemlerini yerine getirmek içinde işe yarayan yöntemleri sonuna kadar dener. Örneğin ağlayınca ailesi isteklerini yapıyorsa saatlerce
ağlamaktan, sokakta ağlamaktan çekinmez. Uslu sakin olduğunda
ebeveynlerinden gereken ihtiyacını gideriyorsa onu sonuna kadar dener ve en
sevimli haliyle istediğine erişmeyi dener. Ama temel anlamda çocuk oturup
bekleyecek istenildiğinde istenildiği şekilde hareket edecek bir yapıya
sahip değildir. Bu insan doğasını da aykırıdır. Ama ilişkileri bu anlamada
kullanmayı öğrenir. Ailenin yönlendirmesiyle, onlarla girdiği ilişki ile
çocuk bir kişilik yapısı şekillendirir. Bu oluşan hal ile diğerleri ile de
ilişkiye girer. Bağırıp çağıran çocuk çevresine bağıran çağıran bir yetişkin
olur. Bu çocuk için baba bunu
hedeflememiş olsa da bir kazançtır. Çocuk olumsuzda gözükse bir şekilde
babasının kendisi ile ilgilenmesinin yolunu keşfetmiştir.Çocuk babasının
ilgisini çekmek için olumsuz olan davranışı yapmaya devam eder. Örneğin
defterini kalemini karalamaya yada kardeşine kötü davranmaya devam edebilir. Kendilerine benzemeyen ötekilerle
ilişkilerinde onlara karşı bir tutumla yaklaşırlar ve onlara yükledikleri
tutumlarla ilişkilere girerler. Bu farklı şehirlerdekilerin, farklı etnik
yapıdakilerin yada farklı cinsiyettekilere olduğu gibi engelli bireylere
karşıda geliştirilir. Onlarla bir birey olarak ilişkiye girmek yerine
onların engelleri ve engellilik algılarıyla ilişkiye girerler.Bu sebepten
dolayı down sendromlu bir birey daha en baştan dışardan bakan göze göre
fiziki görüntüsüyle ötekidir. Bu görünür olmak daha ilişkinin
belirlendiği ilk anda down sendromluyu çeşitli ilişki tutumlarıyla
karşılaştırır.Böylece onunla kendi yapabilirlikleri , korkuları öfkeleri,
arzuları olan bir birey olarak değil bir dawn sendromluyla ilişkin
tutumlarıyla onla ilişkiye girerler yada ilişkiden kaçarlar. Yani onun
tanınması onun istek ve arzularına inmek yerine kişiler öncelikle onunla ona
dair algıları ile ilişki kurarlar. Down sendromlu bireylerde bilindiği gibi
ilişkilerde sevimli olarak tanımlanırlar. Onunla ona dair sevimli, olma
zorlantısı ile ilişkiye girilmektedir bir yönüyle. Böylece onunla gerçek
bire bir ilişki kurulmasının önü tıkanmaktadır. Tıkanmalar elbette
açılabilir ama bunun için onunla girilen ilişkinin yönüne dair bir
farkındalık olmalıdır. Ama ebeveyn ve çevre bunları harekete geçirmek yerine onun yerine yapmayı tercih eder. Onun yapması gerekende sevimli sevimli bakmasıdır. Üstelik sevimli olanı kabul etmek ve çevredeki ötekilere kabul ettirmekte daha kolaydır. Korkulması için bir sebepte yoktur.Bu sevimli oluş gülümsemekten sarılmaya uzanan uzun bir tanımı içerir. Devamlı bir komedyen gibi ona davranılır ve o konumda kalması beklenir. Çocukken iyi gelen bu durum zamanla ile aile için büyük bir sorun olmaya başlar. Artık herkese bu tepkiyi üretmeye başlar. O ilişkilerdeki gücünün burdan geldiğini keşfetmiştir ve bütün ilişkilere bunu uygular. Çünkü yapısı ve gelişim örüntüleriyle bağlantılı olarak gerçeği tam olarak zaman ve mekanla bağlantılı değerlendirme yetisi çok gelişmiş değildir. Bunun sonucu olarak down sendromlu nun ötekilerle kurduğu ilişkiler aileyi
çok tedirgin etmektedir.İkna edilmeleri , kandırılmaları yanlış
yönlendirilmeleri, tehlikeleri vardır. Cinsel gelişimleriyle beraber,
kendilerini kontrolleri de çok gelişmiş olmadığından sorunda katlanarak
artmaktadır. Sınırları, ötekileri ve kendini
anlayabilmesi için öncelikle kabulle ihtiyacı vardır ki böylece kendini
normal olana ait edebilsin. O aptal ama sevimli olan değildir. Bunu kabul
etmek zorundayız. Onu öncelikle kabul etmeliyiz. Bu durum genlerin ürettiği
normal bir durumdur. Her sağlıklı ilişkiye bizim gibi ihtiyacı vardır.
Anlaşılmaya , takdir edilmeye, sevilmeye gülmeye, güldürmeye. |
sosyalhizmetuzmani.org © Bütün hakları saklıdır. |