ÇOCUK VE KİTAP Dr. Öğr. Üyesi Erkan ÇER
|
Çocuklar, kendine özgü düşünme biçimi ve algılama farklılıklarıyla doğuştan tanıma ve bilme isteği içinde olan doğal öğrenicilerdir. Çocuklar, merak ve keşfetme isteğinin bir sonucu olarak kendilerini özgürce gerçekleştiren, düş kuran, eğlenen ve her gün yeni şeyler öğrenme isteği içinde olan bireylerdir. Çünkü çocukları gerçek yaşamın sınırlılıklarından merak ve düş gücü kurtarır; düş gücüyle çocuklar sözcüklerle, simgelerle ve imgelerle kendi bilişlerinde var olan yeni bir dünya keşfederler. Daha özlü bir anlatımla, merak duygusuyla keşfetme ve serüven yaşama isteği onların yaşantılarının olmazsa olmazlarıdır. Bu bakımdan çocuk ile kitap arasındaki ilişki çocukta var olan merak, keşfetme ve düş gücünü yeterince besleyen, bu sayede onun sayısız yaşantılar geçirmesini sağlayan bir anlayış içinde olmalıdır. - Oysa çocuk ile kitap arasındaki
ilişkide durum gerçekte böyle midir? Bu soruya çocuk ve kitabı ayrı ayrı
ele alarak yanıt vermek soruna daha doğru yaklaşmamıza katkı
sağlayabilir. Bilinmelidir ki nesneleşen çocuk, kendi gerçekliğinin dışına çıkarak onaylanmak, önemsenmek ve kabul görmek için yetişkin dünyasının ilke ve kurallarına, değer yargılarına, kalıp düşüncelerine, dayatmacı tutumlarına, düşünce biçimlerime, değişmeyen ve kesin doğrularına alışma yoluna gidebilir. Bununla birlikte, günümüz toplumunun en çok değer verilen çocuk özelliğinin “itaatkârlık” olması, çocuk dünyasının var olan “gerçekliği”ni alt üst edebileceği gibi çocukluğun da tam anlamıyla yaşanamamasına yol açabilir. Çocuğa toplumun, kültürün, eğitimin ya da yetişkinin bu açılardan bakması, doğal olarak ona sunulacak kitabın niteliğini de etkileyecektir. Çünkü kitabı yapılandıran da yetişkindir. Bu bakımdan, kitaba çocuğu biçimlendirilecek bir araç gözüyle bakılması, çocuğun duygu ve düşüncelerine kitapta yer verilmemesi, kitabın çocuğa sürekli olarak üstten bakması ve aşağılaması, çocuklara ne yapması ya da ne yapmaması gerektiğini söylemesi, öğüt ve emirlerle bastırması, zorlanması, ilgi ve gereksinmelerini doyurmaması, başarısızlık ve yetersizlik duygularını yaşatması, kitaplarda yer alan karakterlerin sürekli olarak “kahraman” sunması, anadilinin güzelliklerini duyumsatmaması, didaktizmi bir öğretim biçimi olarak yeğlemesi, yayınevlerinin kar amacı gütmesi yüzünden kitapların estetik anlayıştan uzak olması vb. tam da -mış gibi çocuk, -mış gibi kitap anlayışını ortaya çıkarmaktadır. Oysa bizim -mışlıklardan arındırılmış çocuk ve kitaplara gereksinmemiz vardır. İşte “Çocuk ve Kitap” başlıklı bu kitap, yazar ve sanatçılar tarafından ele alınan konularla çocuk ve kitaba bütün bu anlayışların dışında bakmaktadır. Özellikle kitapta çocuk edebiyatı sanatçılarının çocuk ve kitaba yönelik değerlendirmelerinin olması oldukça önemlidir. Çünkü çocuk edebiyatı sanatçıları, çocukların duygu ve düşünceleriyle arkadaşlık eden insanlardır. Bu yönüyle, sanatçıların gözünden hem çocuğa hem de kitaba bakmak, alanyazına eğitim ve gelişim bilimcilerin dışında farklı bir bakış açısı sunacaktır. Bununla birlikte, çocuk edebiyatı alanının gelişip kök salmasında sanatçı sorumluluğunun da göz ardı edilmemesi gerekir. Çocuk edebiyatı sanatçılarına, bu sorumluluklarını dile getirecekleri, duygu ve düşüncelerini paylaşacakları ortamları yaratmak gerekmektedir. “Çocuk ve Kitap” başlıklı bu kitap, çocuklar için nasıl yazıldığından, çocuğun ve kitabın nasıl tanınması gerektiğinden, okulöncesinde çocuk kitaplarında görsel okuryazarlık sürecinden, çocuğun kitapla büyümesi gerektiğinden, çocuk gerçekliği ve çocuğa görelikten, düş gücünü geliştirmekten, çocuk kitaplarında görsellikten, çocuk kitaplarının nasıl oluşturulması gerektiğinden, çocuklara yönelik metinlerde tekrarlardan, çocuk yazınında dil ve yazar sorumluluğundan, karakter oluşumundan ve “Hangi Çocuk?” sorunundan yola çıkarak sanatçı bakış açısıyla çocuğu ve kitabı betimlemektedir. Bununla birlikte, kitapta yer alan çocuk edebiyatı ve Türkçe öğretiminde denemenin yeri, Türkçe öğretimi nitelikli çocuk kitaplarıyla nasıl gerçekleştirilebilir, Türkçe öğretimi ortamları için kurgulanmış çok uyaranlı ortamlar gibi konularda akademisyenlerin değerlendirmelerine yer verilmiştir. Çünkü çocukların Türkçenin güzelliğini sezinlemeleri, anlatım olanaklarının farkına varmaları, renk ve çizginin estetik dilini duyumsamaları, onların her türün kendine özgü biçemini yansıtan çocuk edebiyatı yapıtlarıyla buluşmalarını gerekli kılar. Daha açık bir söyleyişle, romanın, denemenin, öykünün, masalın, tekerlemenin, bilmecenin, fıkranın vb. anlatımsal inceliklerini ve söyleyiş özelliklerini öğrencilerin duyumsaması gerekmektedir. Böylelikle duygu ve düşüncelerini açık, etkili ve estetik bir biçimde anlatma olanaklarını keşfeden öğrenciler, iletişim sürecinde özne konumunda olabilirler. Çünkü okuma, dinleme, yazma, konuşma ve benzeri etkinlikler yoluyla öğrenciler hem bildikleri sözcüklerin anlamlarını daha iyi kavrarlar hem de düşünce ve duygularını tam ve doğru olarak anlatırlar. Bu durum, öğrencinin dilsel gelişimiyle birlikte onun kişilik ve sosyalleşme sürecine de katkı sağlar. Bu bakımdan, öğrencinin dilsel, bilişsel, kişilik ve toplumsal gelişimine uygun olan, onun ilgi ve gereksinmelerini önceleyen metinlerin vazgeçilmez bir uyaran olarak Türkçe derslerinde kullanılması gerekir. Türkçe derslerinde; çocukların sözcük dağarcıklarının geliştirilmesinde, onların gelişim süreçlerine katkı sağlayacak, duyu algılarını devindirecek, kavramsal gelişimlerini destekleyecek nitelikli uyaranlarla buluşturulması gerekir. Çünkü çocuklar kavramlarla düşünürler. Kavramların temelinde de sözcükler vardır. Bu bakımdan, çocuğun çevresini, yaşamını, kendisini tanıması ve bilme, sorma ve öğrenme gereksinmesini karşılayabilmesi için kavram gelişiminin desteklenmesi gerekmektedir. Sözcüklerin alışılmış anlamlarının dışında kullanıldığı, söz değerlerine farklı anlamlar yüklendiği, değişik anlatım biçimlerinin yeğlendiği dilsel ve görsel metinlerle karşı karşıya gelen öğrenciler, dilsel birikimlerinin kılavuzluğunda oluşturacakları yeni yaşantılarla duygu ve düşüncelerini farklı biçimlerle anlatabilir, dilini estetik bir biçimde kullanabilir, düşüncelerinin sınırlarını genişletebilir ve çok boyutlu düşünme alışkanlığı elde edebilirler. Bununla birlikte, çocuklar, kavram gelişiminin bir sonucu olarak dilsel düzeylerini geliştirerek insana ve yaşama daha yaratıcı ve eleştirel bakabilirler. Çünkü çocukların özgürce düşünmeleri ve düş kurmaları, sahip oldukları dilsel birikimleriyle ilişkilidir. Oysa çocuğun belleğinin kavramsal açıdan dolu olmaması, dilsel ve bilişsel açıdan algılarını doğrudan devindirememesi, anlam evreninde yeterli sözcüğün bulunmaması, onun düş kurmasını ve düşünmesini sağlayacak imgelere sahip olamamasına ve yaşamı algılayamamasına yol açabilir. Çocuklarda dil bilinci ve duyarlığının oluşturulması, Türkçe derslerinin sorumluluğundadır. Çünkü Türkçe dersleri metin odaklı olmasının bir sonucu olarak öğrenciler, birçok metinle karşı karşıya gelmektedir. Böylelikle çocuklar, Türkçenin açık, anlaşılır, etkili, doğru ve estetik bir biçimde kullanıldığını metinlerle öykünebilecekleri bir dil çevresi içinde kalırlar. İşte, dil bilinci ve duyarlığı da bu tür bir öğrenme alanı içinde kendiliğinden ve doğal bir biçimde gelişir. Çünkü sanatçı duyarlığıyla oluşturulmuş metinler, dilin acemice kullanıldığı, dilsel savrukların olduğu, yabancı kökenli sözcüklerin yeğlendiği, dilin kurallarının yok sayıldığı bir yaklaşım içinde değillerdir. Bu metinler, yazım kurallarına uyulduğu, noktalama imlerinin yerli yerinde kullanıldığı, Türkçenin söz varlığının yansıtıldığı, anlatım gücü ve inceliğinin öncelendiği bir yaklaşımı yeğlemişlerdir. Erken dönemden başlayarak bu tür metinler aracılığıyla Türkçenin etkili ve estetik kullanıldığını sezinleyen öğrenciler, kitle ve sosyal iletişim alanlarında Türkçeye yönelik bilinçli ve duyarlı eylem ve davranışlar içinde olabilirler. Bütün bu yönleriyle, çocukların anlama ve anlatma becerilerini geliştirebilmeleri, üst düzey düşünebilmeleri, dil bilinci ve duyarlığı edinebilmeleri, kavram gelişiminin desteklenerek sözcük dağarcıklarını geliştirebilmeleri, okuma kültürü sürecinde yer alarak duygu ve düşüncelerini doğru, açık, etkili ve estetik bir biçimde ifade edebilmeleri Türkçe öğretimi ortamlarında, öğrencinin gelişimsel düzeyine uygun, sanatçı duyarlığının yansıdığı yazınsal nitelikli metinlerin öncelenmesini gerekli kılar. Bu amaçlar doğrultusunda oluşturulan “Çocuk ve Kitap” başlıklı bu kitabın sanatçı bakış açısıyla çocuk ve kitaplara yönelik özgün düşünceleri içinde barındırması, kuramsal ve uygulamaya yönelik araştırmalara yer vermesi, çocuk edebiyatı ve Türkçe öğretiminin birbirini bütünleyen konu alanlarıyla ilgili içerik zenginliğine sahip olması, okulöncesi ve ilköğretim düzeyinde bulunan çocuğun dilsel, bilişsel, duyuşsal, sosyal ve kişilik gelişimini destekleyecek eğitim durumları ve etkinlik örneklerini öncelemesi, çocuk edebiyatı araştırmacılarına, eğitim bilimcilerine, çocuk gelişimi alanında çalışan araştırmacılara, Türkçe ve sınıf öğretmenlerine, Türkçe öğretimi ve çocuk edebiyatı üzerine çalışan araştırmacılara katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Bu kitap oluşturulurken gönderme yapılan
uyaranlar, tanıtım için yapılan kısa alıntılar dışında hiçbir biçimde bu
kitapta kullanılmamıştır. İsteme Adresi: |
|
|
|
sosyalhizmetuzmani.org © Bütün hakları saklıdır. |