- Sosyal Olmak ve Bağımlılık
- Hastalıkların Üç Evresi
- Sosyal Tedavi Modelini Belirleyen Değişkenler
- Madde Bağımlılarıyla Yapılan Sosyal Çalışmanın Temel Kavramları
- Sosyal Tedavi
- Sosyal Hastalık
- Sosyal Rehabilitasyon
- Bağımlının Tedavisinde Sosyal Çalışma ve Sosyal Hizmet
Birlikteliği
- Mesleğin Sınırlarını Belirlemede Kavramların Önemi
- SonuçSosyal Olmak
ve Bağımlılık
İlk söz: Artık sosyalin önemini kavramalıyız. Tıp gibi, psikoloji
gibi, mühendislik gibi… Sosyalliğe dudak kıvırmamalı! Hele sosyal
çalışmacı olup da sosyalin çerçevesini kavramamak, değerini,
etkisini, gücünü, sağlıktaki yerini kavramamak, kasap olup et
yememek gibidir.
Sosyallik ilaçtır. Sosyallik çözümdür. Sosyallik çaredir. Herkesin
aklına ilaç deyince tıp geliyor. Herkesin aklına çözüm deyince
mühendislik geliyor, herkesin aklına çare deyince hiçbirşey
gelmiyor! Sosyal sorunlarda çare sosyalliktir. (Burada
sosyal alanda çalışanlar, dilbilgisel boyutta birbirinin Türkçe ve
İngilizce kökenlileri olarak eşanlamlı da olsalar sosyal ile
toplumsal kavramlarını ayırmalılar. Toplumsal tüm toplumu
ilgilendiren, etkileyen… demektir. Sosyal ise, bireyin sosyal
ilişki ve iletişimlerini belirtir. Aile, yakın arkadaş, akran, iş,
pazaryeri ilişkileri, tatil arkadaşlıkları… sosyal ilişkilerdir.
Sosyal çalışmanın doğrudan çalışma konusu sosyal ilişkilerdir.)
Bonzai öldürüyor toplumu. Hergün televizyonlarda kendisini
damdan, köprüden atan, atmak isteyen, yerlerde dermansız yatan,
yürüme gücünü yitirmiş gençleri gördükçe, onların ailelerini,
yakınlarını, toplumdaki üretim güçlerini düşündükçe, onların da
insan olduklarını düşündükçe kahroluyor insan. Gençleri bedensel
olarak, anaları, babaları, yakın çevreyi ve topluluk ögeleri olan
herkesi yakıp kavurarak, öldürüyor bonzai. Sadece onlara bu
maddeleri satanlara lanet okumakla, sadece polisi sorumlu görmekle
iş bitmiyor. Çare var mı? Çare var. Çözüm var mı? Çözüm var. İlaç
var mı? İlaç var. Bunun adı sosyallik!
İlaç deyince, doktorun kapısında kuyruklar; çare arayışı içinde,
gözler poliste. Tabii ilaç da çare arayışı da sarsılmasız önemde.
Ama herşeyin yeri ayrı., zamanı ayrı. Bir şey herşey değil ki!
Tedavinin tek boyutu yok; üç boyutu var. Artık dillendirin bunu,
kabul edin ve dillendirin. Kavranmalı bu. Bedensel sağlık, ruhsal
sağlık, sosyal sağlık. Üçü birden birbiriyle bir bütün. Biri
olmadan diğeri uzun evreli olmaz! Sosyalliğe dudak bükenin ruhsal
ve bedensel sağlığı birgün olsun mutlaka bozulacaktır. Bedensel
sağlıkta uzun süreli aksama sosyal sağlığı tehdit eder.
Konuyu bonzaiye, madde bağımlılığına getireceğim. Sokaklarda
salgın var. Son günlerde televizyonlarda sadece Istanbul’un
caddelerinde dökülen gençlerin acıklı durumlarını görüyorsunuz.
Bitlis’te, Van’ın köylerinde salgın var salgın. Doğuya gidin.
Doğuya bakın. Aileler perişan ve sesleri duyulmuyor. Bağımlılar
hem bedensel, hem ruhsal, hem sosyal yönden hasta. Çocuğu olan
birçok aile, bağımlılık korkusuyla (ya da sorunuyla) sosyal
bakımdan hasta.
Hastalıkların Üç Evresi
Bakın şimdi.
Bir hastalığın yukarıda dediğimiz üç boyutu olduğu gibi, üç de
evresi var, değil mi? Öncesi, sırası, sonrası. Herkes tıp ve
hekimlik deyince kolay anlıyor. Çünkü somut! Öyle örnekleyelim:
Bedensel hastalığın öncesi için çözüm koruyucu hekimliktir. Sırası
için tıbbi tedavi ve ilaç, sonrası nekahet dönemidir. Doğru mu?
(İçinden geldi. Yahya Kemal Beyatlı’nın şiirinden: “His var mı bu
âlemde nekahet gibi tatlı?” Hastalık sonrası nekahet zayıflıktır,
ancak, tatlıdır da.)
Herkes hastalık vurunca görmeye başlıyor. Birinci sorun bu.
Hastalık yaklaşmasın diye önceden düşünen yok. Ya da “sırası”
dediğim, hastalık sırasında tedavi yapılıp bitirilince kendi
haline bırakılmamalı hasta. Henüz nekahet dönemindedir. Bedeni
zayıftır. Durağanlık aşamasındadır; canlanması sağlanmalıdır.
Deniz kenarı, bol oksijen, dinlenme…
Bir tıbbi hastalık için bu üç evreden hangisi daha önemlidir?
Öncesi mi, sırası mı, sonrası mı? Gene diyeceksiniz ki üçü de
önemlidir, ancak en önemlisi “sırası”dır. Yatma, ilaç, ameliyat
vb…
Eroin, kokain, LDS, bonzai gibi bağımlılıklar için bu üç evrenin
üçü de, aynen, çok önemlidir, ancak en önemlisi “öncesi”dir. Bu
saptamada birleşmeden bu yazıyı okumanın hiçbir anlamı yoktur!
Daha önce yazdım. “Balıklı Rum Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Mansur
Beyazyürek ve Dr. Özkan Pektaş diyorlar ki, […] arındırma aşaması
‘‘tedavinin sadece yüzde 10'u”dur (agy). (Arındırma, tıbbi tedavi
aşamasıdır.)
“İşte tıbbın sağladığı, ama temel olan ve tedavi sürecinin başlama
trampleni olarak değerlendirmemiz gereken bu %10’luk aşamadan
sonra psikososyal çalışmalar başlıyor ve bu çalışmaların % 90 bir
ağırlık taşıdığı bilinerek, ciddiyetle ve önem vererek
çalışılmalıdır.
“Tıp hekimlerinin temel temizlik de diyebileceğimiz tüm tedavi
boyutunun %10’u denebilen bu çalışma çok dikkatli ve bilinçle
planlanmış bir,
“(a) psikososyal ya da (b) sosyopsikal boyutta
“çalışmalarla desteklenmelidir. Psikoloji ve sosyal çalışmanın
önemi ve rolleri burada devreye girmektedir.” (Tomanbay, 2016,
185)
Anlaşılıyor değil mi? Bağımlılıkla ilgili tedavi öyle kapsamlı ve
uzun evrelidir ki, bunun tıbbi “arındırma” aşaması toplam
tedavinin ancak %”10’udur ve ve bu %10’un başarıyla sonuçlanması
için geri kalan %90 titizlikle uygulanmalıdır. Bu % 90 ruhsal ve
sosyal tedavidir.
Bu bilimsel saptamayı bir derece daha ileri götürelim.
Bağımlılık tedavisinin %10’u tıbbi, % 20’si ruhsal, %70’i sosyal
tedavidir. Üç beş öne, arkaya kaydırın; sorun değil! Ama
yüzdeler böyle.
%10’un ve % 20’nin etkin başarısı, önden ve arkadan desteklenen
sosyal tedavinin yeterliğine, etkinliğine ve başarısına bağlıdır.
Bu %70’i görmez, önemsemezseniz çaresiz kalmayı sürdürürsünüz.
Buna inanırsanız eyleme geçebilirsiniz. Eylem nedir? Sosyal
tedavidir. Konumuzla ilgili olarak sosyal tedavi, bağımlılık
sürecine girilmesini önleyen ön çalışmalar ile, “arındırma”
aşamasını kesintisiz izleyen sosyal nekahet döneminde yapılan
sosyal çalışmalardır. Yani, ikiye ayıralım: Koruyucu sosyal
çalışma, tedavi edici sosyal çalışma. Nekahet dönemi ise
rehabilite edici sosyal çalışma olarak adlandırılmalıdır. Sosyal
bakım sürecidir. (Rehabilitasyonun koruyucu dönemdeki işlevine
daha sonra değineceğim.)
Bağımlı için üç önemli ve vazgeçilemez mesleki ilgilenme
aşamalarıdır bunlar. Bağımlıyla bu üç ayrı aşama ayrı ayrı
değerlendirilerek uygun çalışma yapılamazsa istenen sonuç
alınamayacaktır. Bu konuda uygun çalışmayı da sosyal çalışmacı
yapar.
Sosyal Tedavi Modelini Belirleyen Değişkenler
Her sosyal hasta için kendine özgü, mutlaka küçük ya da büyük
boyutta farkları olan iyileştirme modeli geliştirilmelidir. Her
hasta için farklı olması gereken bu modeli mutlaka farklı yapan
değişkenler nelerdir. Şimdi bunlara bakacağız.
Sosyal çalışmacı, bağımlıyla yakın ilgi, gözlem ve izlem içinde;
1. kişinin içinde bulunduğu duruma göre;
2. ailesinin durumuna, konumuna göre;
3. yakın çevresine göre;
4. ekonomik konumuna göre;
5. içinde yaşanılan zaman dilimine göre;
6. fiziksel çevre koşullarına göre;
7. toplumsal çevre koşullarına göre, ve;
8. sosyal çevre koşullarına göre
farklı, uygun çözüm/ler üretir. Çünkü bunlar sosyal çözüm biçimini
etkileyecek, kendine göreleştirecek herbiri birbirinden önemli
değişkenlerdir. Bu değişkenlere bakarak, değerlendirerek sosyal
iyileştirme süreci ve uygulanacak çözümler sosyal çalışmacı
tarafından,
(a) planlanmalı,
(b) kadrolanmalı,
(c) programlanmalı ve tam zamanı bulunarak
(d) uygulamaya aktarılmalıdır.
Sosyal çalışmacının önleyici ve/ya tedavi edici çalışma planı
yukarıdaki sekiz ögeye uygun olarak oluşturulmasının yanında, daha
sonra yapılacak sosyal koruma ya da tedavi planı da bunlara göre
biçimlenecektir. Bu plana göre oluşturulacak takım ile birlikte
çalışma ya da tekil çalışma kararı verilecek ve ona uygun program
yapılarak çalışma bu programa göre başlatılıp yürütülecektir.
Takım içinde yerine göre hekim ile dirsek teması koparılmayacak;
yerine göre psikolog, öğretmen, muhtar, imam, mahallenin esnafı
ile çalışılacak; gençlik destek elemanı, kadın destek elemanı,
bağımlı destek elemanı, spor eğiticileri, kamp önderi, koçluk
yapan biri gibi tamamlayıcı meslekler de bu takım içinde yerini
alacaktır.
Yukarıda belirtilen ilk sekiz maddenin birincisi ile çalışmalar
başlar. Bağımlı kıyısındaki kişi ya da bağımlı kişi ile görüşme
ortamı sağlanır, yakınlaşılır; sohbet edilir. Bu yakınlaşmanın
etkin ve zararsız başlaması için belki bir tek kale maça katılır
sosyal çalışmacı. Belki bir mezartaşı üzerinde o genç ile sigara
içmeye ortak olur. Bu ilk süreçte, yani, kişinin içinde bulunduğu
ruhsal duruma, dünyaya bakışına, kendisiyle ilişkilerine ve özüyle
barışık olup olmama durumuna ve hastalığın aşamasına göre;
çevresel etkileşimlerine göre, yılgınlığına, bitkinliğine ya da
kurtulma azminin aşamasına göre; içedönük ya da dışadönük kişilik
yapısına göre farklı çözümler üretecektir.
Bağımlı adayı ya da bağımlının ailesi de sosyal çalışmacının
üreteceği çözüm modeli için birincil önemdedir. Değişime açık bir
aile mi, ketleyici mi? İlgisiz mi, dayatmacı mı? Eğitilmeli mi,
eğitilebilir mi? Aile içindeki asıl – bağımlılık yönünde –
kolaylaştırıcı, saptırıcı olan biri var mı? Tek çocuk mu, çok
kardeş mi? Ana baba ilişkileri nasıl? Evde alkolizm? Şiddet?
Kıskançlık? Kardeş kıskançlığı? Bunlarla ilgili ailenin geçmişe
yönelik öyküsü? Sosyal çalışmacıyı aydınlatan ve çözüm üretmesini
kolaylaştıran değişkenlerdir bunlar. Ayrıntısına değin
incelenmelidir.
Yakın çevresi derken ailesini, kardeşlerini, anasını, babasını,
yakın akrabalarını, akranlarını, kapıönü komşularını kastediyoruz.
Bunlar incelenir, bunlarla çalışılır ve bu çalışma çözüm modelini
biçimleyecektir.
Ekonomik konumdan kastımız, yalnız ya da anababasıyla, ya da
eşiyle (çocuklu, çocuksuz çok farkeder!) yaşayıp yaşamadığı ve bu
ortam içinde çalışıp gelir sağlayıp sağlamadığı, harcama
kapasitesi vb.dir. Çok yoksul da olabilir, çok varsıl da… Bu
durumu değerlendirmek sosyal çalışmacının çözüm arayışında farklı
kapılara açılmasını sağlayacaktır.
İçinde yaşanılan zaman diliminde, medyada madde bağımlılığı
haberlerinin yaygınlığı ya da seyrekliği çözüm arayışını
yönlendirir. Hukukun yaptırım boyutu, polisin gözaçtırmaması ya da
konuya uzak kalmışlığı gibi durumlar; içinde yaşanılan zamandaki
enflasyon yüksekliği, düşüklüğü, siyasetin dinginliği, pasifliği
ya da yakıcılığı vb… gibi etkiler, madde bağımlısının ruh
durumundan sosyal anlamda etkin ya da edilgen olmasına kadar geniş
bir yelpazede çözüm modellerini etkileyecektir.
Öyle bir fiziksel çevrededir ki bağımlı, belki de onu tedavi
edebilmek için o çevreden söküp çıkaracak çözümler öncelik alır.
Ya da çevre ile çalışmak ve fizik çevreyi düzenlemek/değiştirmekle
ilgili belediye ile iletişim kurmak gerekir. Belki de o fiziksel
çevreden geçici uzaklaştırmak yetecektir. Sosyal çalışmacı hangi
tür çözüme karar vereceğine fiziksel çevre hesaplarını da katar.
Toplumsal çevre koşulları da sosyal çalışmacının madde
bağımlısının kurtulması için yapacağı çözüm üretiminde etkili
olacaktır. Ya, örneğin, madde bağımlılığı tüm toplumda gençler
için bir moda havasındadır; çekicidir; akranlar arasında farklılık
yaratmaktadır, bundan ötürü maddeye gençlik arasında eğilim –
hiçdeğilse o dönemde - güçlü görünür. Ya da gençlerin askere
alınmaları, terör tehlikesi, aileden ilkkez ayrılma, yavuklusunu
evde bırakarak gitme sıkıntılarını; askerden dönememe ürküntüsü
maddeye sürükler genci. Ya işsizlik, ya sevmediği, içini
dolduramadığı bir işte çalışmak vb… Bunların hangisi geçerli ise
mesleki çözüm üretimini ona göre, ona uygun olarak geliştirmek
gerekir. Bu tür durumlara uygun belki başka, belki öncelikleri
farklı çözümler üretilmelidir.
Aile, akraba çevresinden daha geniş, toplumsal çevreden daha dar
bir alana uzanıyoruz: Sosyal çevreye. Bağımlının sosyal çevre
koşulları da bağımlının içinde bulunduğu konumu belirtir ve
koruyucu sosyal çalışma ile tedavi edici sosyal çalışmanın
biçimlendirilmesinde çok büyük oranda belirleyicidir. Ya (a)
bağımlının sosyal çevresini değiştirmek (çevreyi değiştirerek), ya
da (b) bağımlının sosyal çevresini değiştirmek (onu o sosyal
çevreden çıkararak) gerekir. Bu aynı cümle ile iki farklı çözüm
aşamasını kastediyorum. Bağımlıyı bağımlılıktan kurtarmak ya da bu
batağa düşmesini önlemek isteyen sosyal çalışmacı bağımlının
sosyal çevresi ile de planlı, programlı çalışmalar yapacak ve o
sosyal çevrede değişim, dönüşüm sağlamaya çalışacaktır. Bunu
başarma koşullarına sahip olmayan sosyal çalışmacı bağımlı adayını
ya da bağımlıyı o sosyal çevrenin dışına çıkarma yolları arayarak
bağımlının sosyal çevresini değiştirmeyi hedefleyecektir.
Bağımlı adayını ya da bağımlıyı kendi sosyal çevresi içinde
tutarak çözüm üreten bir sosyal çalışmacı o sosyal çevreyi
sosyalleştirme programları geliştirecektir. Spor etkinlikleri,
giderek spor yarışmaları, kültürel etkinlikler, geziler, kamplar
vb. gibi çok geniş bir alanda hareket yaratarak sosyal çevreyi
sosyal kılacak ve böylelikle o yapı içine bağımlılığın girmesini
önlemiş olacaktır. Lütfen dudak kıvırmayın! Öyle etkili bir
çözümdür ki bu; şaşarsınız. Bağımsız kişiliklerin geliştiği dışa
açık, sosyal ve etkin bir ortama bağımlılık giremez.
Yerinde tıbbi ve psikolojik önlem ya da tedaviler ile
desteklendiği sürece – toplumsal, fiziksel, siyasal vb.
koşullardaki ani değişiklikler, kesiklikleri kopukluklar vb gibi
diğer değişkenler dışarda kalması koşuluyla, (ceteris paribus), bu
tür değişkenlere uygun bir sosyal programın etkili olmaması
düşünülemez.
Bu programlara merkezi yönetimin taşra örgütlenmesi ile yerel
yönetimlerin katkısı, desteği temeldir. Bu sağlanmadan başarı
kolay olmaz. Sadece sivil toplumun içtenlikli çabası etkili
olamayacaktır. Merkez, yerel ve sivil güçler, birbirini
küçümsememeli, dışlamamalı, birbirine güvenmeli ve elele
çalışmalıdır.
Madde Bağımlılarıyla
Yapılan Sosyal Çalışmanın Temel Kavramları
Bu noktada belirli kavramlara dönelim. Sağlıklı bir sosyal çalışma
yapılan mesleki çalışmalarla ilgili temel kavramların iyi
kavranmış olmasıyla başarıya ulaşabilir.
(a) Kendiliğinden yürüyen,
(b) karakuşi,
(c) kişisel keyiflere göre ya da
(d) her olguya aynı rutin uygulamalarla belki çalışılan konu ile
doğrudan ilgili olmayan katılımcıların, gönüllülerin yürüttüğü
sosyal hizmet yapılabilir ve bu anlayışla karşılanabilir, ancak,
başarılı bir sosyal çalışma uygulaması yapılamaz. Bu noktada
sosyal hizmet ve sosyal çalışmanın farkı artık kavranmalıdır.
İçerik olarak, sosyal
tedavi, kişinin sosyal hastalığa düşmesini önlemek ya da
kurtarmak için yapılan, kişinin sosyal sorunlarını çözmeden,
sosyal bataklığa sürüklenmesini önleyen çalışmalara, onun sosyal
ilişkilerini ve sosyal iletişimini sağlamaya ve düzene sokmaya
yönelik sosyal çalışmalardır.
Sosyal hastalık, kişinin yakından uzağa, bireyselden
toplumsala uzanan çevre içindeki iletişimsel aksamalarının
kalıcılaşması ve kişinin sosyal ilişkilerini bozacak ya da
kesintiye uğratacak boyuta gelmiş olmasıdır. İlişki
düzensizliğinin ya da kopukluğunun geldiği nokta bir süre sonra
kişinin bedensel ve ruhsal sağlığını da olumsuz etkilemeye
başlamışsa ve bu olumsuz etkileşim birbirini daha aşağı çekmeye
başlamışsa sosyal hastalık derinleşmiştir. Sosyal hasta yalnızdır.
Bu verimsiz ve kahredici bir yalnızlıktır. Toplumdan kopmuştur.
Sosyal rehabilitasyon, bir sosyal hastalığın yakın öncesi
ya da sonrasında kişinin sağlıklı iletişim ve sosyal ilişkilerini
tekrar kazanması; sosyal ya da tibbi ve ruhsal bir hastalık
öncesinde ya da sonrasında görülen sosyal zayıflıkların
güçlendirilmesi için yapılan sosyal çalışmalardır. Bunun içine
sosyal eğitim girer, sosyal sağlık desteklemeleri girer. Bir başka
yaklaşımla belirli bir bedensel, ruhsal ya da sosyal hastalık
nedeniyle yitirilen sosyal işlevlerin yeniden kazandırılması için
yapılan sosyal çalışmalardır. Sosyal rehabilitasyonda da tıbbi
rehabilitasyonda olduğu gibi olgu ile sosyal çalışmacı arasında
sosyal iletişimler, etkileşimler düzleminde yakın plan çalışma
gerçekleştirilmelidir.
Sosyal tedavi ve sosyal rehabilitasyondan sonraki aşama sosyal
bakım aşamasıdır.
Olgunun sosyal yaşamla arasının düzeltilmesi, sosyal
etkileşimlerinin, sosyal ilişkilerinin tazelenmesi aşaması sosyal
bakım aşamasıdır. Sosyal bakım, tedavi ve rehabilitasyon sonrası
aynı bedensel hastalıklarda olduğu gibi adeta yeniden diriliş
aşamasıdır. Nekahet dönemini de kapsayabilir.
Bu üç aşamalı sosyal çalışma
sadece sosyal çalışmacının işi değil, onunla çalışan bir takımın
ortak çalışmasıdır. Diğer lisans meslekleri olduğu kadar yardımcı
sosyal mesleklerin de her üç aşamada bu yazının kapsamını aşan
önemli işlevleri bulunur.
Bağımlının Tedavisinde Sosyal
Çalışma ve Sosyal Hizmet Birlikteliği
Bağımlının sağlıklı yaşama yeniden döndürülmesi bu uzun evreli,
sabırlı bir takım çalışmasıyla yapılan sosyal çalışmalarla
olanaklı olabilir. Yukarıda belirttiğimiz gibi bütüncül bir
tedavinin % 70’ini kapsayan çalışma sosyal çalışmadır. Bu sosyal
hizmetin çok ötesinde birşeydir. Derinlikli bir çalışmadır.
Verilen, verilecek sosyal hizmetler de kendi içlerinde önemlidir;
mutlaka yapılmalıdır, ancak, bunlar ancak sosyal çalışmanın kendi
eylem planı içinde planlı ve denetimli olarak yürütülürse sosyal
çalışmalara destek olan çalışmalardır. Sosyal çalışmacı kendi
dışında düzenlenmiş sosyal hizmet programlarını da destekler, ona
katılır, tedavi amacına uygunlaşması için konuşur, etkilemeye
çalışır ve bu çalışmaların sosyal çalışması için etkili olmasına
çaba harcar. Çünkü, bağımlının katıldığı ve onun için ister kamu
ister sivil örgütler tarafından düzenlenmiş olan sosyal hizmet
programlarının sosyal çalışmacının kendisiyle yaptığı sosyal
tedavi, rehabilitasyon ve bakım çalışmalarına destek olması,
desteklemesi sağlanmalıdır. Bunu sağlayacak kişi de diğer
katılımcıların anlayışlı katlıları ve destekleriyle sosyal
çalışmacıdır.
Şimdi de sosyal çalışma sosyal hizmet ilişkisini irdeleyelim.
Sosyal hizmet programları olmayan sosyal çalışmalar mutlak
yapılabilir, ancak, özellikle bağımlılık tedavisinde sosyal hizmet
programları olmayan bir sosyal çalışmanın başarılı olması olanaklı
değildir. Çünkü madde bağımlılığı enine boyuna, derinliğine
yüksekliğine kapsamlı bir hastalıktır ve madde bağımlılarıyla
çalışma bağımlının onu bu duruma iten sosyal ve fizik çevresi ile
bir bütün olarak yürütülmelidir. Bunun için sosyal çalışmacı için
sosyal hizmet programları da yaşamsal önemdedir.
Yukarıdaki ifadenin tersini de netleştirmemiz gerekir. Sosyal
çalışma müdahalesi olmayan sosyal hizmet programlarının da
tekbaşına madde bağımlılarını doğal yaşama döndürmeye hiçbir
biçimde gücü yetmeyecektir. Çünkü sosyal hizmet başı sonu belli
bir etkinliktir; bir bakıma – genel anlamda – projedir. Etkinlik
bitecek ve bağımlı gene ortada kalacaktır. Sürekliliği olmayan,
disiplinsiz ve - sosyal sağlık boyutunda - denetimsiz bir sosyal
hizmet uygulamasında yelkenli için alınacak yol o hizmetin verdiği
rüzgar kadardır. Rüzgar kesildiğinde yelken duracaktır.
Sosyal hizmet ortamlarında yeralan bağımlı,
- ya bu ortamların verimli ve sıcak ortamında iyiniyetle
debelenecek ve ancak kurtuluşa doğru kanatlanamayacaktır, çünkü o
ortamda disiplinli ve denetim altında olduğu bir tedavi
yaklaşımına sahip değildir.
- ya sosyal hizmet uygulama süreci içinde konuyla ilgili bir
sosyal çalışmacı varsa onun kendisiyle ciddi ve mesleki boyutta
ilgilenmesi projenin bitimiyle sona erene kadardır, proje
bitiminde yalnız kalması kaçınılmazdır.
- Ne kadar verimli ve yararlı olursa olsun içinde bağımlının
bulunduğu bir sosyal ortamda ona uygun gelmeyecek çeldiriciler
mutlaka olacaktır. Çünkü büyük bir grup ya da toplulukta farklı
değişkenlerin ne zaman ortaya çıkacağını kimse öngöremez.
- Bir sosyal çalışmacının mesleki yaklaşımını aksatacak ya da
boşa çıkaracak başka kendiliğinden müdahaleler ortaya çıkacak ve
sosyal çalışmacının dikkatle yürüttüğü tedavi sürecini
etkisizleştirebilecek; boşa çıkarabilecektir.
Oysa sosyal çalışmacının vereceği
sosyal tedavi, sosyal rehabilitasyon ve sosyal bakım süreci
iradedışı bir kopukluk olmadığı taktirde başvuran yönünden
sağlığına kavuşana, sosyal çalışmacı açısından amaca ulaşılana
kadardır.
Sosyal hizmet kalabalık, karmaşık bir etkinliktir. Onun bu
özelliği sosyal hizmetin olumsuz olduğuna işaret etmez. Genel,
topluluksal ve o topluluğa katılanlara bireysel yararı mutlaka
vardır, ancak tekbaşına bir sosyal tedavi aracı değildir. Oysa
sosyal tedavi, yani sosyal çalışma müdahalesi (mesleki müdahale),
yerine göre, zaman zaman bireysel (yakın ya da uzak çevresi içinde
olumlu yaklaşımların düzenlenmesi) ya da tekil yapılan ya da grup
içinde sağlanan (sosyal çalışmacı tarafından) müdahalelerle
bedenlenir, anlam kazanır, etkinleşir. Bu süreç içinde sosyal
çalışmacının denetimi altında, yanında bulunmasıyla, sosyal
yardımcılarla birlikte (bağımlılık elemanı, eğitimli spor elemanı,
diğer sosyal bakım elemanları gibi) elbette bağımlı sosyal hizmet
etkinliklerine katılabilir. Bu da sosyal çalışmacının bilgisi ve
denetimi altında olduğu için sosyal tedavi sürecinin bir parçası
olacaktır.
Yukarıda sosyal hizmet etkinlikleri diyerek daha çok büyük grup ve
kalabalıkla yapılan sosyal hizmet etkinliklerini dile getirdim. Bu
arada akla gelebilir, tekil sosyal hizmet etkinlikleri de olamaz
mı; olabilir. Ancak bunu sosyal çalışmacının mesleki yöntemler
olarak bireyle, grupla, toplulukla çalışmalarıyla, kullandığı
diğer yöntemlerle karıştırmamak gerekir. Çünkü özellikle tekil
yürütülen sosyal hizmet etkinlikleri – ekonomik, bedensel, ruhsal
ve sosyal - gücü yerinde olan birinin ekonomik, bedensel, ruhsal
ve sosyal bakımdan yardıma, desteğe gereksinimi olan birine
herhangi bir boyutta yapacağı daha çok sosyal ve somut
yardımlarıyla bedenlenir; ete kemiğe bürünür. Görülüyor ki bu
çerçevedeki sosyal hizmet
a) Genel anlamda gücü, zamanı ve isteği yerinde olan herhangi
birinin bir gereksinim sahibine yapacağı yardımdır, vereceği
destektir.
b) Mesleki bir boyutu yoktur. Daha çok karitatiftir,
insanîdir.
c) Gönüllülüğe dayalı hizmettir.
Herhangi bir boyutta insana destek ve yardım amaçlı yapılan
çalışmalar ücretli olduğu zaman ya geçici para kazanmak için ya da
mesleki olarak yapılır. O zaman bu çalışmalar – geniş anlamıyla -
sosyal yardım kapsamında da olsa, örneğin, yaşlı bakıcılığı gibi
ya düzenli bir meslek kapsamında ya da geçici bir geçim sağlamak
için yapılan bakım çalışması olarak görülmelidir.
Bu paragrafla özetle söylenmek istenen, sosyal çalışmanın bağımlı
için tedavi süreci ve sosyal çalışmacının bu işle ilgili sosyal
hekim olduğu; sosyal hizmetin ise ister sosyal çalışmacının
denetim gücü içinde ister onun hareket alanı dışında gerçekleşen
sınırlı süreli bir etkinlik olduğudur.
Mutlaka sosyal çalışmacının mesleki müdahale araçlarıyla bağımlıyı
izlemeye alması ve ona dokunarak mesleki çalışmalar yapması
zorunludur. Aslolan sosyal tedavi düşüncesi, çalışmaları ve
sürecidir. Uygun sosyal hizmet etkinlikleri sosyal çalışma için
kullanılan araçlardan sadece biridir.
Mesleğin Sınırlarını Belirlemede Kavramların Önemi
Çeşitli kitaplar bağımlılık sosyal hastalığıyla mücadelede
önceliği yönetime vermektedirler. Doğrudur. Ancak, bu yazının
konusu sadece sosyal çalışmanın madde bağımlılığıyla ilgili
işlevi, görevi ve yapması gerekenlerdir. Bu nedenle yönetime
ilişkin önlemlerin, teknik önlemlerin yerini ayrı tutarak mesleki
önlemleri özetleyelim.
- “Koruyucu önlemler,
- “Tedavi ve rehabilitasyon önlemleri,
- “İzleme ve destekleme önlemleri,
- “Eğitim çalışmaları.”
1998 yılında yayınlanmış bir kitaptan alınan (Sevil, s. 100) bu
başlıkları günümüz bilgileriyle yenileştirelim.
Burada belirtilen koruyucu önlemler kavramı genel bir kavramdır.
Halk sağlığında, tıpta ve birçok teknik meslekte geçerliği olan
bir kavramdır koruyucu önlemler. Sosyal çalışmacının bağımlıyla
çalışırken gözeteceği koruyucu önlemler doğrudan sosyal
önlemlerdir. Arkasından bunu hedefleyen sosyal ve teknik
önlemlerdir.
Aynı bunun gibi tedavi ve rehabilitasyon önlemleri olarak
adlandırılan önlemler de sosyal çalışmacı için sosyal tedavi ve
sosyal rehabilitasyondur. İzleme ve destekleme de sosyal boyuttaki
izleme ve desteklemedir.
Burada geçen eğitim çalışmalarının da öğretmenin kendi alanında,
öğretim üyesinin kendi alanında yaptığı eğitim çalışmalarının
önemini vurgulayarak ve saygı duyarak bu türde bir eğitim
olmadığını vurgulamak zorundayız. Sosyal çalışmacının kullandığı
yöntemdir burada geçerli olan eğitim; yani sosyal eğitimdir.
Sosyal çalışmacı öğretmenin işini yapamaz; işi öğretmenin işinden
farklıdır. Örgün eğitim değildir. Sosyal eğitim de örgün eğitim
değildir. Sosyal eğitim başlama ve bitiş saati olmayan bir
eğitimdir. Eğitim ortamı her zaman her yer olan bir eğitimdir.
Öznesi farklı, hedefi farklı bir eğitimdir.
Bu farklılıkları vurgulamazsak sosyal çalışmacının görev alanında
olan işlevler diğer meslek elemanlarının işlevleriyle birbirine
karışır ve ya sosyal çalışmacının kendi işlerine karıştıklarını
düşünür ve söylerler ya da madem o tedavi, rehabilitasyon,
destekleme, eğitim yapıyor, ne var bunda, biz de yaparız derler.
Sosyal çalışma hep bu kavram duyarsızlığından yitirmiştir ne
yitirdiyse. Her iş ha diyen herkesin yapacağı iş olmadığı gibi her
meslek kendi görev alanını belirlemeli, olabildiğince sınırlarını
çizmelidir. Hem başarıya ulaşmak istiyorsa hem herkesin kendi
işini yapmasını istemiyorsa…
Bağımlılık Tedavisinde Tekniklerin Önemi
Sosyal çalışmacı sadece bilgi değil, sadece yöntem değil teknik
kullanımında da yetkin olmalıdır. Bu teknikleri sosyal
çalışmacının bilgi ve uygulama ile kazandığı becerilerin yoğunluğu
ve sürekliliği daha gelişkin yapar, giderek daha az kusurlu yapar.
Herbiri sayfa sayfa yazılacak teknikler ana başlıklarıyla aşağıda
sıralanmıştır. Bunları bu kısa makalede sadece okuyup geçmek değil
bir kağıda yazıp üzerinde düşünmek, görsel algı ile
kalıcılıklarını sağlamak için güzel bir görsellikle bir kartona ya
da A4 kağıtlara yazıp bir duvara asmak, sürekli gözönünde tutmak
uygulamacının uygulama başarısı için büyük önem taşır.
Bunlar nelerdir? Sosyal çalışmacı;
- iletişim ve konuşmanın ilaç olduğunu bilmelidir;
- bu bilgiyle, etkili konuşma becerisine sahip olmalıdır;
- konuşma becerisi kadar dinleme becerisine de sahip
olmalıdır.
- Dinleme etkin olmalıdır. Dinlendiğinin farkına
vardırmalıdır.
- Bunun ayrıntısı: Dinlemede dikkat olmalıdır.
- Dinlerken zaman zaman mimik ve jetler kullanılmalıdır.
- Bunlar kullanılırken abartılı olunmamalıdır.
- Konuşurken kesinlikle sen dili kullanılmamalıdır.
- Karşıdaki konuşurken hiçbir biçimde sözü kesilmemelidir.
Onunla sohbet yapmıyorsunuz.
- Onun sizin sözünüzü kesmesi durumunda konuşmasını
sürdürmemelidir. Uyarmamalıdır. Konuşmasını kesip, susup
dinlemelidir. Çünkü konuşmayı denetimleyebilmek güç bir beceridir
ve bu, bağımlıdan beklenmemelidir.
- Karşınızdakinin her söylediğine bir yanıt yetiştirmeyin. Bu
çok yanlış olur. Ancak o düşünceleri ilerde yeri geldiğinde doğru
karşılık vermek üzere belleğinizde biriktirin.
- Bağımlının kendisini kendisinin açmasına fırsat tanıyın,
dinleyin. Soru ve önerilerde hiç acele etmeyin.
- Soru sormanız gerektiğinde sorularınız yansız olsun.
- Dinlerken karşısındakinin gözlerine bakılmalıdır.
- Bu bakış ilgiyle dinleme izlenimi vermeli, rahatsızlık
verici olmamalıdır.
- Her söze öneri getirmeyin. Onun soru sormasına fırsat
tanıyın.
- Gözlem yapılmalı, gözlem becerisi gelişkin olmalıdır.
- Sosyal çalışmacı davranış dilini okuyabilmelidir.
- Özel bir mülakat ya da özel bir durum dışında konuşurken
yazılı not almamalıdır.
- Yazılı not alınmasının zorunlu olduğu durumlarda açıklama
yaparak izin almalıdır.
- Empati (eşduyum) duygusu gelişkin olmalıdır.
Yapabilmelidir.
- Yaptıkları ve söyledikleriyle öğretici görünümünde
olmamalı, doğru örnek olmalıdır.
- Karşısındakini (bağımlı adayı, bağımlı, tedavi gören,
tedavi sonu aşamasındaki kişi) anlamaya çalışmalı; gerçekten
anlamalıdır.
- Bu anlama “kendince” anlama değil, “onca” anlama
olmalıdır. (Bu fark önemlidir. Kendince anlamada önyargı saklıdır.
Önyargı doğru anlamayı ketleyebilir.)
- Öğütcü olmamalıdır. Yolgösterici olunmalıdır.
Yolgöstericilik öğüt ya da talimat vermek gibi değil,
“kendiliğinden” gibi olmalıdır.
- İknacı, inandırıcı olunmalıdır.
- Sosyal çalışmacı konuşmaktan çok dinlemelidir.
- Öğüt vermeden çok yolgöstermelidir.
- Suçlayıcı, ayıpları ortaya çıkarıcı olmamalıdır.
- Konuşurken ortaya çıkan soyutlamaları somutlamalıdır.
- Daha çok soru sorarak konuşmalıdır.
- Soruları karşısındakinin hatasını düşünmeye yönlendirecek
dozda olmalı; hatasını yüzüne vuracak dozda olmamalıdır.
- Hiçbir biçimde bağımlıyı eleştirmemelidir. Hatasını
kendisinin görmeye başlamasını sağlayacak bir süreç izlemelidir.
- Hele arkadaşlarının, ailesinin, yakınlarının yanında
bağımlı hiç mi hiç eleştirilmemelidir.
- Ona karşı uyumlu ve uyumcu olmalıdır.
- Güven kazanmalı ve güvenverici olmalıdır. Böylelikle
güçverici olunabilecektir.
- Sosyal çalışmacının güçverici rolü bağımlılarla çalışmada
doruk yapmalıdır.
- Her durumda ve koşulda bağımlıyı temelde kişi olarak
desteklemelidir. Onu desteksiz bırakmamalıdır.
- Hatalarını ve sorununu görmesi için acele etmemelidir.
- Yansız olmalıdır. Yanını bilse bile zamansız bunu
söylememelidir,
- Sırdaş olduğu güvenini vermeli ve gerçekten sırdaş
olmalıdır.
- Bağımlıyla yalnız kalmaktan çekinmemelidir. Daha doğrusu
konuşma anlarında daha çok yalnız olmalıdır.
- Onunla ilgili olumsuz duygularını belli etmemelidir.
- Yalan hiç söylememelidir. Güvende ve meslek uygulamasında
yalanın yeri olmadığını bilmelidir.
- Bağımlının bağımsız bir birey olduğu gerçeğini
benimsemelidir.
- Bağımlıya saygı göstermenin ötesinde olmalı, ona saygı
duymalıdır. Saygı duyduğunu ona yansıtmalıdır.
- Yapmacık olmamalıdır.
- İletişim becerisi güçlü olmalıdır. İçten ve ardgörünümlü
olmayan bir iletişim kurmalıdır. (Burada yeralan maddelerin
birkısmı için Sevil’in kitabından (1998) yararlanılmıştır, ancak
konu ile ilgili birçok kitapta bu tür teknikler yeralır.)
Bu tür yaklaşım çeşitlerinin, ilkelerin ve tekniklerin sayısı çok
daha da fazladır. Uygulamalar içinde ve başka yazılı çalışmalarla
bu sayı arttırılmalı, her madde ayrıntılı olarak yazılmalıdır.
Yukarıda dile getirilen bu anlayış, yaklaşım ve teknikler birçok
farklı sosyal çalışmacının çalıştığı alanlarda ele alınan
olgularda, hemen hepsinde geçerli noktalardır. Ancak, özellikle
bağımlıyla çalışırken bu noktalara daha da duyarlık
gösterilmelidir. Çünkü bağımlı toplumsal ve sosyal çevreden kopuş
dozu en yüksek noktada bir başvurandır. Toplumdan dışarıya ha
düştü ha düşecek noktasındaki biri için yukarıdaki ilkeler ve
kullanılması gereken tekniklerin daha da çok önem taşıması
doğaldır. Bu derlenmiş ilkeler bütünü farklı duyarlığa ve yapıya
sahip olan bağımlılar için altın değerindedir.
Belki de çok uzun sürecek bir görüşme, iletişim süreci içinde
sosyal çalışmacı bağımlıya sorunu olduğu gerçeğini benimsetme
noktasına getirebilirse yumağın ucu bulunmuş olacaktır. Çünkü
birçok bağımlı bağımlılığının sorun olduğunu düşünmez. Bu noktada
değildir. Hatta bir süre inkâr edecektir. Onu sorun görmeyince de
giderilmesinin onun için anlamı yoktur. Önce sorun olduğu
gerçeğiyle yüzleşmelidir. Onu bu noktaya getirmenin yolları
mesleki yöntemler ile sosyal çalışmacının sabırlı çalışması ve
kendinde geliştirdiği mesleki becerilerin yetkinlik düzeyidir. Bu
süreçte sosyal çalışmacının yapması ve yapmaması gerekenler
yukarıda bağımlıyla çalışırken uyması gereken temel kurallar ve
kullanması gereken tekniklerde saklıdır.
Sorunun görüldüğü anlaşıldığında iş tamamlanmış olmamaktadır.
Kendisiyle sorun üzerinde konuşma sürdürülmeli; böylece, sorunu
iyice kavraması sağlanmalıdır. Bunun için de sorunun boyutları,
derinliği, etki alanı, kimleri etkilediği, kendisini nasıl
etkilediği gibi yönlerden konuşmalar sürdürülerek irdelemeler
yapılmalıdır.
Bu aşamada boşluk kalmayan bir tamamlama sağlandıktan sonradır ki
tedavi aşaması başlayabilecek ve etkili olabilecektir.
Bunlar genelde konuşma, dinleme ve davranış teknikleridir. Bu
teknikler aslında herkes için geçerli olmalıdır. Ancak sorun
sahibi gibi duyarlık dozu yüksek kişilerle iletişimde ve hatta
onların sosyal tedavilerinde çok daha büyük önem kazanan
tekniklerdir. Bunlar kolay görünen zor becerilerdir. Sosyal
çalışmacı bu noktalara büyük önem vermeli, becerilerini
geliştirmeli ve doğru zamanda, doğru noktada doğru kullanmalıdır.
Bu da madde bağımlılarıyla sürekli, uzun süreli, düzenli ve kalıcı
çalışmalar yapılmasıyla başarılabilir. Mesleğin yöntem ve
tekniklerinde başarı yukarıdaki becerileri yerinde ve yetkin
kullanıldığı takdirde sağlanacaktır.
Bağımlının kişisel becerilerini
- ortaya çıkarmanın ve o
- becerilerini görebilmesinin ve
- bunları geliştirmesini sağlamanın
yolu bulunmalıdır. Aranacak bu yol kullanılacak yöntemlerin
içindedir zaten.
Sosyal çalışmada bir yöntem kullanılırken o sadece yönteme uygun
tekniklerin mi kullanılması gerektiği, yoksa farklı yöntemlere
uygun tekniklerin farklı yöntemlerde kullanılıp kullanılmayacağı,
kullanılırsa nasıl bir sonuç vereceği ateşli bir konudur. Bir
yandan, belirli tekniklerin her farklı teknikte kullanılması
uyumsuzluk sorunu yaratır mı sorusu ciddi bir sorudur; öteyandan,
farklı teknikler içinde de “cuk yerine oturduğu zaman” belirli
tekniklerin kullanılmamasının tedavi/rahabilitasyon/bakım
süreçlerini olumsuz etkileyeceği de düşünülmelidir. Bunun hangi
konumda ve koşulda hangi tekniğin kullanılması gerektiği sorusu
sosyal çalışmacının konusudur. Onun becerisine bağlı bir konudur.
Sürecin kusursuz akarlığını aksatmayacak çeşitlemeler neden
yapılmasın ki? Ancak, her durumda aynı, alışılmış tekniklerle
uygulama yapmanın da, tekdüze kalabileceğini, bireyler arasındaki
farklılıkların da kullanılacak tekniklerde farklılıklara
gidilebileceği gerçeğine uygun olduğunu kabul etmeliyiz. Önemli
olan sosyal çalışmacının insanı okuyarak, ona uygun çözümler
üretebilecek beceriye ulaşmış olmasıdır.
Bağımlıyla çalışacak sosyal çalışmacının okuyarak, düşünerek,
uygulayarak kazanacağı becerinin dışında bağımlıyla çalışırken o
da çok öneme taşıyan bağımlıda beceri geliştirme konusu da aynı
önemdedir. Bağımlıda beceri geriler. Eller titrer, beyin
uyuşmuştur, devinim yeteneği düşmüştür. Onda beceri geliştirme,
yeni beceriler kazandırma sosyal çalışmacı için mesleki bir
zorunluluktur.
Bir insanda beceri iki boyutludur:
- Kişisel beceriler
- Bireysel beceriler.
Fark nerededir? Fark, kişisel becerilerin tamamen o kişi ile
ilgili olan beceriler olmasıdır. El becerileri, oyun becerileri,
boş zamanını yararlı etkinliklerle doldurabilme becerisi, düzenli
çalışma becerisi, zamanını planlama becerisi gibi…
Bireysel beceriler, kişinin, bir birey olarak, aile, akran,
arkadaş, sokak, iş, eğlence etkileşimlerinde görünür olan, olması
gerekene becerilerdir. Ailesiyle düzenli ve sıcak ilişkiler kurma
becerisi, akranlarıyla, arkadaşlarıyla geçinme becerisi,
mahalleliyle, pazar esnafıyla, taksiciyle düzgün iletişim kurma
becerisi, işyerindeki çevresiyle düzgün ilişkiler, düzenli
üretimde yeralma becerisi gibi beceriler bu kategoriye girer.
Bunlar aynı zamanda sosyal becerilerdir. Yani, sosyal çevre içinde
istendik ve beklendik rolü sürdürebilme ile ilgili beceriler.
Sosyal beceriler ekonomik, kültürel, toplumsal (geniş), sosyal
(dar) temelli becerilerdir.
Çalıştığı herkeste bu becerilerin geliştirilmesine katkı vermesi
gibi bir mesleki işlevi olan sosyal çalışmacı bağımlıyla
çalışırken de bu hedefe uygun çalışmalar yapmalıdır. Bağımlıyla
çalışan sosyal çalışmada bu hem daha zor hem daha da önemlidir. Bu
becerilerin geliştirilmesi için gereken yöntem, teknik ve
taktikleri bulma ve kullanmada sosyal çalışmacı da becerikli
olmalıdır.
Bağımlıda beceri geliştirme çalışması onu bağımlılıktan
uzaklaştırma çabasıdır aynı zamanda. Özgüven geliştirme
çalışmasıdır. Ona gücünü duyumsatma çalışmasıdır.
Sıkça, hemen herkes tarafından dile getirilen güçvericilik,
destekleme, özgüven geliştirme gibi dile plesenk olmuş hedeflere
uygun yöntem ve tekniklerin başarıya ulaşması ancak bağımlıda
varolan eski becerileri geliştirme, olmayan belirli becerileri
kazandırma süreçleriyle ulaşılabilecek hedeflerdir.
Sonuç
Madde bağımlısını bağımlılıktan kurtarmanın tılsımlı şifresi onu
sosyal kılmaktır. Onu yalnızlığından, itilmişliğinden,
çaresizliğinden kurtarmaktır. Bunun için çok büyük kaynaklara
gerek yoktur. Bilgili, becerili ve deneyimli meslek elemanları
yeterli kaynaktır; çok şey yapabilirler.
Bağımlının sosyal tedavisi hem merkezi kamu kurum ve kuruluşları,
hem yerel yönetimler ve hem de sivil toplum örgütleri ve
kuruluşları tarafından birlikte ele alınmalıdır. Ancak böyle
kapsamlı bir çalışmayla sonuç alınabilir. Nasıl ki bedensel
tedavide hekim, nasıl ki ruhsal tedavide ruh hekimi ve psikolog
önalıyorsa, bağımlıların sosyal tedavilerinde de etkin çalışma ve
yöntemleriyle sosyal çalışmacılar önalacaktır. Konu ile ilgili
diğer lisans ve önlisans meslekleri de sosyal çalışmacı ile bir
takım anlayışı içinde elele programlar yürütmelidir.
Gerek kamu, gerek yerel, gerek sivil örgütler bağımlıların sosyal
tedavisine yönelik ivedi olarak projeler geliştirmelidir. Bu
projeler yerel düzeyde olabileceği gibi bölgesel, ulusal ya da
uluslararası düzeyde de geliştirilebilir. Bağımlıların sosyal
tedavileriyle ilgili AB fonlarından yararlanılarak başarıyla
sonuçlanacak projeler gerçekleştirilirse bunlar bağımlıların
iyileştirilmesi konusunda sivrilecek ve diğer çalışmalar için
güzel örnekler olacaktır.
Bağımlılık mücadelesinde yapılacak sosyal tedavi projelerinde
sosyal çalışmacılar mesleki çalışmalarını yaparken – gerektiği
zaman açıktan olmasa da – mutlaka güvenlik güçleriyle de dirsek
temasında olmalı, hatta birlikte çalışmalıdır. Çünkü, bu sadece
bağımlıya yönelik bir sağlık hizmeti değil, onu bu duruma
getirenlerin gizli ya da açık saldırılarına da açık bir
çalışmadır. Ayrıca bilgi desteği sağlanırsa karşılıklı olarak her
iki taraf da bu proje ya da tedavi sürecinde verimli kazançlar
sağlayacaktır.
Türkiye’de sosyal, ruhsal ve bedensel tedavi bütünlüğü içinde
bugün televizyonlarda izlediğimiz bonzai felaketini – hükumetin ve
polisin de içtenlikli çalışmalarıyla – gerçekten aşabileceğine
inanıyorum. Yeter ki, buna inanılsın ve her türlü kaynağın bu
çalışmalara yönlendirilmesini sağlayacak heyecan yaratılsın. Tek
bacakla koşulabilir, ancak, yarış kazanılamaz. Sadece siyaset,
sadece polis, sadece sosyal hizmet önlemleri tekbaşına yeterli
değildir. Sosyal çalışmacılar bu konuda yeterli bir öneğitimden
geçirilsin, onlara güçvericilik yapılsın ve yetki verilsin. Sosyal
çalışma mesleğinin önemi vurgulansın, içeriği geliştirilsin, adı
konsun.
Sosyal çalışmacıların bu alanda da sorumlulukları zaten vardır.
Sosyal hizmet bölümlerinin çoğunda madde bağımlılığı, uyuşturucu
konularında verilen zorunlu ya da seçmeli dersler sosyal
çalışmacıların sorumluluklarını perçinlemektedir. Yeter ki onlar,
sosyal çalışma akademisyenleri, konuyu ders adları ve
işlemelerinde beyni, düşünce ve eylemleri sınırlandıran
“bağımlılık ve sosyal hizmet” gibi adlarla sınırlandırıp sosyal
çalışmaları, sosyal tedavileri sosyal hizmete indirgemesinler.
Sosyal çalışmacıların beyinlerini, düşüncelerini yapılacak sosyal
hizmet programlarının dışında yeralan mesleki çalışmalarına
yönlendirmeyi bilsinler ve sosyal çalışma öğrencilerini,
akademisyenlerini ve uygulamacıları, yani alanda çalışan sosyal
çalışmacıları yaratıcı kılacak “bağımlılık ve sosyal çalışma” gibi
bir kavramla işe başlasınlar. Bağımlılık alanında ne yapacaklarını
o zaman pıtrak pıtrak düşünmeye ve yaratmaya başlayacak, bu da
alandaki mesleki gelişmeyi tetikleyecektir.
(27 06 2017, Ankara)
Kaynaklar:
SEVİL, Hüseyin Tekin. 1998, Uyuşturucu Bağımlılığı,
Tanımlar-Sorunlara-Çözümler, Ankara: SABEV
TOMANBAY, İlhan. “Eroinden Bonzaiye Madde Bağımlılığı ve Sosyal
Çalışma, SABEV, Ekitap, (2015).
TOMANBAY, İlhan. “Madde Bağımlılığı ve Sosyal Hizmet”, İstanbul
Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Sosyal Hizmetler
Lisans Tamamlama Programı. Ekitap. (2016).