Sosyal Hizmet Mesleği

Sosyal Hizmet Alanları

Sosyal Kaynak
Bilgiler

     

 

 Cesur CEYLAN

Sosyal Hizmet Uzmanı
cesurceylan@hotmail.com
cesurceylan@mynet.com 



  Aile Mahkemelerinde Sosyal Hizmet Uygulamaları
 

 


GİRİŞ:

Bilindiği üzere ülkemizde aile mahkemeleri kanunu 2003 yılında yürürlüğe girmiştir. 4787 sayılı, 09/01/2003 tarihli Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un ilgili maddeleri gereğince nüfusu 100 bin ve üzerinde olan tüm il/ilçelerde hızla yaygınlaştırılan aile mahkemelerine yine bu kanunun 5. maddesine dayanılarak psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı atanması öngörülmüştür. İçinde bulunduğumuz yargı sistemi içinde aile mahkemeleri birer uzmanlık mahkemesi olarak kurulmuş ve henüz bir yönetmeliği olmayan bu kanuna göre mahkemelere atanan uzmanların görevleri şu şekilde sıralanmıştır:

• Davanın esasına girilmeden önce veya davanın görülmesi sırasında, mahkemece istenen konular hakkında taraflar arasındaki uyuşmazlık nedenlerine ilişkin araştırma ve inceleme yapmak ve sonucunu bildirmek,

• Mahkemenin gerekli gördüğü hallerde duruşmada hazır bulunmak, istenilen konularla ilgili çalışmalar yapmak ve görüş bildirmek,

• Mahkemece verilecek diğer görevleri yapmak,

Bu görevleri biraz açarsak, aile mahkemelerinde görülen davalar (boşanma, velayet, vesayet, çocuk malları, şahsi münasebet, çocuklar açısından koruma kararı alma, evlat edinme) sırasında mahkeme gerek gördüğü hallerde dava dosyasını uzmanlara yönlendirerek davanın esasına göre psiko-sosyal çalışma talebinde bulunabilir.
İçinde bulunduğum sistem ve mesleki bakış açımı da katarak özellikle adalet sistemi içerisinde yer almak isteyen meslektaşlarım için sosyal hizmet uygulamalarını örnekleyerek özetlemeye çalışacağım.

Boşanma: Mahkemelerde davalar sırasında yapılan çalışmalara değinmeden önce günümüzde sayısı gittikçe artan boşanma olgusunu irdeleyelim biraz. Dünyada yaşanan hızlı değişimlere ayak uydurmaya çalışan ülkemizde de haliyle toplumun yapısı değişmektedir. Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması, yazılı ve görsel medyanın gelişmesi, gelişen ve değişen dünya, büyük devletlerin bloklaşması ve oluşan birlikler çerçevesinde ülkemizin de tüm bu yaşananlar içerisinde kendine yer araması, günümüze göre yeniden şekillenen yasalar ile kadın ve çocuklara yönelik yapılan olumlu düzenlemeler, tüm bunlarla birlikte ülkemizde değişen aile yapısı, geleneksel aile yapısından modern aile yapısına geçiş, ekonomik özgürlüğü olan evli kadın sayısının artması gibi olgular dolaylı veya doğrudan aile çözülmelerine de etki etmektedir.

Bunların yanı sıra ülkemiz de bazı yasal boşluklardan da yararlanmak amacıyla anlaşmalı bir şekilde boşanan çiftler görülmektedir. Genelde vefat eden babasının emekli maaşını alabilmek için (bayanlar için) boşanan çiftler dışında bir de eşlerden erkek olan icralık veya haciz durumu yaşarsa eşinden resmi olarak boşanma yoluna gitmektedir. Her iki durumda da eşler yine aynı evi paylaşmakta sadece resmi olarak boşanmış olmaktadırlar. Haliyle bu tür boşanmalar da boşanma oranını artırabilmektedir.

Sosyal hizmet uzmanı boşanma davaları sırasında mesleki bilgi ve becerisini kullanarak tarafların ilk olarak boşanma nedenlerini ortaya koyup aşılabilecek bir sorunsa çiftlerin davadan vazgeçmesi yönünde aile danışmalığı yapar. Şöyle ki; aileyi mahkemeye getiren nedenler irdelenerek çiftlerin kendilerinin bile farkında olmadığı aslında çok basit çatışmalar nedeniyle orda oldukları, yapılacak sosyal kişisel çalışmayla ortaya konulabilir. Taraflar arasında daha keskin ve geri dönülmez bir biçimde yaşanan anlaşmazlık ve çatışmalar var ise şayet; böyle bir durumda uzman ailenin en sağlıklı şekilde boşanma sürecini atlatması konusunda rehberlik yapmalıdır. Yapılan tüm bu çalışmalar sırasında uzman gerek duyarsa ev ziyaretleri de gerçekleştirerek aile bireylerini sosyal çevreleri içinde değerlendirir ve bu çalışmaların tamamını mahkemeye sunmak üzere sosyal inceleme formatında raporlaştırır.

Velayet:
Günümüzde gittikçe artan boşanma davalarında beklide en kritik aşama boşanma sonrasında müşterek çocukların kiminle kalacağı ve velayetin hangi tarafa verileceğidir. Bu aşamada eşler arasında çoğu zaman problem çıkabilmektedir. Bazı durumlarda da velayetin babaya verilmesi fakat anneyle kalması hususunda anlaşma yapmaktadırlar. Burada ki asıl amaç: babanın nafaka vermek istemeyişidir. Fakat anlaşma uygulanmayıp velayeti alan baba, velayet hakkını tehdit olarak anne ve çocuklara karşı kullanabilmekte ve ikinci kez anne velayetin değiştirilmesi yönünde dava açmak zorunda kalabilmektedir. Uzman bu tür durumlarda yönlendirici ve bilinçlendirici rolünü üstlenerek, çocukların da bu tür anlaşmazlıklara ve tehditkar davranışlara şahit olmasını önlemek için boşanma aşamasında özellikle anneye yeteri kadar rehberlik etmelidir. Aile mahkemeleri uygulaması ülkemizde yeni olduğu için yargı mensupları tarafından da anlaşılmayan noktalar hayli çoktur.

Yukarıda belirttiğim örnekte taraflar velayet hususunda anlaşmış olduğu için bu tür durumlarda uzman yardımına gerek görülmeyip dava, tarafların istediği şekilde sonuçlandırılmaktadır. Bu sonuç ileride büyük ihtimalle tekrar velayet davasına sebep olmakta ve ancak bu sırada uzman yardımı talep edilmektedir. Bu durum öncelikle boşanmış ebeveyn çocuklarını bir çok açıdan olumsuz etkilemektedir.

 Bu olumsuzluklar çocuğun yaşına göre farklılık göstereceği gibi özetle bir kaçı şöyledir: ebeveynlerden birine bazen ikisine birden olumsuz tutum ve davranış geliştirme, okul başarı durumunda düşüş gösterme, uyum problemleri yaşama, kendini sorumlu tutarak içine kapanma, terk edilme korkusuna kapılma, kimi zaman hem anneyi hem babayı duygusal anlamda kullanarak tabiri caizse rüşvetçi anlayış geliştirme, anne veya baba modellerinden biri eksik olacağı için zihinsel, fiziksel ve psiko-sosyal açıdan eksik gelişim sergileme ile öfke, kin, kızgınlık ve reddetme duyguları geliştirme bu olumsuzluklardan sadece bir kaçıdır. Velayetin değiştirilmesi davalarında diğer olumsuzluk ise ikinci beklide üçüncü kez dava açılması sebebiyle mahkemelerin iş yükünün artmasıdır diyebiliriz. Velayet davaları geçmişte olduğu gibi, “kız çocuğu yada yaşı küçükse anneye, erkek ise babaya veya maddi durumu hangisinin iyiyse o tarafa verilmesi” gibi kalıplaşmış düşüncelerle görülmemektedir. Mahkemelere atanan uzmanlar aracılığıyla çocuğun her açıdan yüksek yararı gözetilerek yapılan geniş çaplı psiko-sosyal çalışmalar doğrultusunda en iyi sonuca ulaşılmaya çalışılmaktadır. Bu çalışmaları uzman, durum tespit raporu (DTR) veya sosyal inceleme raporu (SİR) şeklinde mahkemeye sunmalıdır.

Çocuk Malları ve Şahsi Münasebet: Sosyal güvencesi olup vefat eden ebeveynlerden birinin gelirinin bir kısmı yasal olarak müşterek çocuğa yönlendirilir. Çoğunlukla kamu davası olarak açılan bu davalarda amaç kalan gelirin çocuğun yüksek yararına kullanılıp kullanılmadığının araştırılması, tespit edilmesi, varsa aksayan yönlerin ortaya konularak çocuk mallarının denetim altına alınması ile ihmal ve istismarların engellenmesidir. Kamu davası dışında çocuğun birinci dereceden akrabaları da dava açıp kendilerinin vasi tayin edilmesini talep edebilmektedir. Uzmanın bu tür vakalarda yapacağı çalışma; hayatta olan ebeveynin velayet görevlerini yerine getirip getirmediği başka bir deyişle: bakım, koruma, barınma, sağlık, eğitim gibi temel ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığı, bahsi geçen miktarın çocuğun yararına kullanılıp kullanılmadığı gibi temel konularda sosyal inceleme yaparak mahkemeye bu anlamda rehberlik hizmeti vermektir.

Velayet hakkı kendinde olmayan ebeveyn çocuğuyla daha fazla zaman geçirebilmek ve boşanma sırasında düzenlenen görüşme günlerinin sayısının artırılması için Şahsi münasebetin yeniden düzenlenmesi amacıyla dava açabilmektedir.

Bu tür durumlarda mahkeme gerek görürse yine vaka uzmana yönlendirilerek yardım talep edilir. Bu ve benzer davaların çoğunda psiko-sosyal açıdan zarar gören yine çocuk olmaktadır. Çocuk üzerinden bu tür çatışma güç savaşına dönmekte ve haliyle anlaşmazlıklar çocuklara da yansımaktadır. Bunun önüne geçebilmek için uzman danışmanlık fonksiyonunu kullanarak görüşme sırasında aileye rehberlik etmeli ve önemli olanın çocuğun yüksek yararının gözetilmesi olduğu konusu vurgulanmalıdır.

Yine şahsi münasebetin düzenlenmesi davaları bazen de birinci dereceden akrabalar ile (dede, anneanne, büyükbaba, babaanne) çocuk arasındaki iletişim ebeveyn tarafından engellendiği için açılmaktadır. Sosyal gelişim açısında önemli olan akrabalarla ilişki ve iletişim çocuk açısından herhangi bir sakınca yoksa engellenmemeli aksine yakın akrabalarıyla çocuğun ilişki ve iletişim kurması sağlanmalıdır. Ebeveynin bu iletişimi engelleyebilmesi için geçerli bir sebebinin bulunması gerekmektedir. Bu tür davalarda vaka uzmanlara yönlendirilmişse şayet; uzman, bahsi geçen akrabaların sosyal yaşantılarını ve çocuk açısından zararlı olabilecek tutum ve davranışlarını irdelemelidir. Ebeveyne ise bu davranışının çocuk açısından olumsuz bir tutum olduğu konusunda danışmalık yapılmaldır.

Evlat Edinme: İl sosyal hizmet müdürlükleri aracılığıyla bağlı kurum ve kuruluşlardan evlat edinileceği sırada tüm mesleki çalışmalar tamamlandıktan sonra son aşama olarak yetkili aile mahkemesinden izin alınır. Bunun dışında kalan evlat edinme davalarını kişiler, evlat edinecekleri kişi yada kişi reşit değilse evlat edinileceğin ailesine karşı açarlar. Türk Medeni Kanunu’nda evlat edinecekler ile edinilecek arasında ki gerekli şartlar belirlenmiş ve belirtilmiştir. Mahkeme bu tür durumlarda vakayı uzmana yönlendirerek davacıları evlat edinmeye yönelten sebepler, evlat edinilecek olana bakıp büyüttükleri süre aralarındaki iletişim ve ilişkinin boyutu vb psiko-sosyal, sosyo-ekonomik ve kültürel boyutlar hakkında sosyal inceleme talebinde bulunur.

Uzman da hem TMK’nın ilgili maddeleri hem de evlat edinileceğin yüksek yararını gözeterek gerekli mesleki çalışmalarını raporlaştırarak mahkemeye sunar. Ülkemizde evlat edinme davalarında zaman zaman yasal boşluklardan yararlanma yoluna gidildiği de göze çarpmaktadır. Şöyle ki: ekonomik açıdan gayet iyi durumda olan ve çocuksuz çiftler evlat edinecekleri sırada mal varlığını korumak amacıyla çok yakın akrabalarının çocuklarını evlat edinmek istemektedirler. Bunun tespitini ve raporlaştırılmasını takdiri mahkemeye bırakarak uzman yapabilmektedir.

SONUÇ:

Son olarak Aile Mahkemelerinin görev, işlev ve yetkileri yukarıda sıraladıklarımla sınırlı değildir. Bu sıraladıklarım genelde uzman yardımının talep edildiği durumlardır. Bu görevleri dışında aile mahkemeleri korunmaya muhtaç çocuklar hakkında koruma kararı alma, yaşlı, özürlü ve düşkünlerin bakım altına alınmasını sağlama, gerekli gördüğü kişileri bir meslek edindirme kursu veya eğitim kurumuna verme, evlilik yükümlülüğünden doğan görevler konusunda eşleri uyarma, ailenin korunmasına dair önleyici, koruyucu ve geliştirici önlemleri alma ve çocuk mahkemesinin bulunmadığı yerlerde çocuk mahkemesi sıfatıyla görev yapma aile mahkemelerinin görev alanına girmektedir.

En başında da vurguladığım gibi ülkemizde yeni olan aile mahkemelerinde, yönetmelik eksikliğinden kaynaklanan aksaklıklar ortaya çıkmaktadır. Kanunda belirtilen uzmanların görevlerini ne şekilde hangi şartlarda yerine getireceği belirsiz olduğundan uygulamada birlik oluşturulamamış ve her mahkemede farklı uygulamalar ortaya çıkarmıştır. Zaman zaman bu sıkıntılar gündeme getirildiğinde bu yönde bakanlıkça yürütülen kısmi çalışmaların mevcut olduğu, zaten bu şekilde sistemin tıkanmasının kaçınılmaz olduğu bilinmektedir.

Yukarıda belirttiklerim uzmanların aile mahkemesinde yaptıkları çalışmalar olmakla beraber bu çalışmalar dışında:

Çocuk mahkemelerinde: Suça sürüklenmiş ve suça karışmış çocuklarla, ilgili mahkemenin görev vermesi üzerine çocuklar hakkında sosyal inceleme raporu hazırlamak, psiko-sosyal, sosyo-ekonomik ve kültürel düzeylerini ortaya koymak, aileler ile görüşüp rehberlik etmek, ihtiyaç duyulan diğer sosyal hizmet kuruluşları hakkında bilgi verip gerekli yönlendirmeyi yapmak, çocuğun suça karışmasındaki etkenleri ortaya koyup istismar olup olmadığını belirleyerek çocuk haklarını koruyarak mahkemeye bilgi verip bu yönde danışmanlık yapmak,
Savcılık ve Ceza Mahkemelerinde: Çocuk Koruma Kanunu ve TCK’nin ilgili maddelerine istinaden suça sürüklenmiş çocuğun ifadesi alınırken ve sorgusu yapılırken yanında bulunmak, psiko-sosyal açıdan varolan durumu ilgili makama izah etmek ve talep edildiği takdirde sosyal inceleme raporu hazırlamak, aynı şekilde kendisine karşı suç işlenen mağdur çocukla ilgili, bu durumdan ne derece etkilendiği konusunda ifadesi alınırken psiko-sosyal açıdan mesleki değerlendirme yapıp talep doğrultusunda sosyal inceleme raporu hazırlamak,
İcra müdürlüklerinde: icra yoluyla çocuk teslimi sırasında, çocuğun yüksek yararı gözetilerek olumsuz bir durumun yaşanmaması ve ilgili mahkeme kararının sağlıklı bir şekilde uygulanmasını sağlamak diğer çalışmalardır. Son sıraladığım çalışmalar için ÇKK ve İİK’na göre bilirkişi hükümleri uygulanması gerekmektedir.

Sonuç olarak bana bu alanda çalışıp çalışılmayacağı hususunu sorarsanız, ben tavsiye etmekten çekinmem. Tercih aşamasında kararsız kaldığım günlerde dernek başkanımız Sayın Murat Altuğgil’in yönlendirmesiyle bu alanda olduğum için yeri gelmişken kendisine teşekkür etmek istiyorum. Herkesin en çok sevdiği işi yapması dileğiyle.

 
 
 
 


Yasal Uyarı , Gizlilik Beyanı ve Künye  

 sosyalhizmetuzmani.org © Bütün hakları saklıdır.