|
Cesur
CEYLAN |
|
Aile
Mahkemelerinde
Sosyal Hizmet Uygulamaları |
Bilindiği üzere ülkemizde aile mahkemeleri kanunu 2003
yılında yürürlüğe girmiştir. 4787 sayılı, 09/01/2003
tarihli Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama
Usullerine Dair Kanun’un ilgili maddeleri gereğince nüfusu
100 bin ve üzerinde olan tüm il/ilçelerde hızla
yaygınlaştırılan aile mahkemelerine yine bu kanunun 5.
maddesine dayanılarak psikolog, pedagog ve sosyal
çalışmacı atanması öngörülmüştür. İçinde bulunduğumuz
yargı sistemi içinde aile mahkemeleri birer uzmanlık
mahkemesi olarak kurulmuş ve henüz bir yönetmeliği olmayan
bu kanuna göre mahkemelere atanan uzmanların görevleri şu
şekilde sıralanmıştır: • Mahkemenin gerekli gördüğü hallerde duruşmada hazır bulunmak, istenilen konularla ilgili çalışmalar yapmak ve görüş bildirmek, • Mahkemece verilecek diğer görevleri yapmak,
Bu görevleri biraz açarsak, aile mahkemelerinde görülen
davalar (boşanma, velayet, vesayet, çocuk malları, şahsi
münasebet, çocuklar açısından koruma kararı alma, evlat
edinme) sırasında mahkeme gerek gördüğü hallerde dava
dosyasını uzmanlara yönlendirerek davanın esasına göre
psiko-sosyal çalışma talebinde bulunabilir. Bunların yanı sıra ülkemiz de bazı yasal boşluklardan da yararlanmak amacıyla anlaşmalı bir şekilde boşanan çiftler görülmektedir. Genelde vefat eden babasının emekli maaşını alabilmek için (bayanlar için) boşanan çiftler dışında bir de eşlerden erkek olan icralık veya haciz durumu yaşarsa eşinden resmi olarak boşanma yoluna gitmektedir. Her iki durumda da eşler yine aynı evi paylaşmakta sadece resmi olarak boşanmış olmaktadırlar. Haliyle bu tür boşanmalar da boşanma oranını artırabilmektedir.
Sosyal hizmet uzmanı boşanma davaları sırasında mesleki
bilgi ve becerisini kullanarak tarafların ilk olarak
boşanma nedenlerini ortaya koyup aşılabilecek bir sorunsa
çiftlerin davadan vazgeçmesi yönünde aile danışmalığı
yapar. Şöyle ki; aileyi mahkemeye getiren nedenler
irdelenerek çiftlerin kendilerinin bile farkında olmadığı
aslında çok basit çatışmalar nedeniyle orda oldukları,
yapılacak sosyal kişisel çalışmayla ortaya konulabilir.
Taraflar arasında daha keskin ve geri dönülmez bir biçimde
yaşanan anlaşmazlık ve çatışmalar var ise şayet; böyle bir
durumda uzman ailenin en sağlıklı şekilde boşanma sürecini
atlatması konusunda rehberlik yapmalıdır. Yapılan tüm bu
çalışmalar sırasında uzman gerek duyarsa ev ziyaretleri de
gerçekleştirerek aile bireylerini sosyal çevreleri içinde
değerlendirir ve bu çalışmaların tamamını mahkemeye sunmak
üzere sosyal inceleme formatında raporlaştırır. Yukarıda belirttiğim örnekte taraflar velayet hususunda anlaşmış olduğu için bu tür durumlarda uzman yardımına gerek görülmeyip dava, tarafların istediği şekilde sonuçlandırılmaktadır. Bu sonuç ileride büyük ihtimalle tekrar velayet davasına sebep olmakta ve ancak bu sırada uzman yardımı talep edilmektedir. Bu durum öncelikle boşanmış ebeveyn çocuklarını bir çok açıdan olumsuz etkilemektedir.
Bu
olumsuzluklar çocuğun yaşına göre farklılık göstereceği
gibi özetle bir kaçı şöyledir: ebeveynlerden birine bazen
ikisine birden olumsuz tutum ve davranış geliştirme, okul
başarı durumunda düşüş gösterme, uyum problemleri yaşama,
kendini sorumlu tutarak içine kapanma, terk edilme
korkusuna kapılma, kimi zaman hem anneyi hem babayı
duygusal anlamda kullanarak tabiri caizse rüşvetçi anlayış
geliştirme, anne veya baba modellerinden biri eksik
olacağı için zihinsel, fiziksel ve psiko-sosyal açıdan
eksik gelişim sergileme ile öfke, kin, kızgınlık ve
reddetme duyguları geliştirme bu olumsuzluklardan sadece
bir kaçıdır. Velayetin değiştirilmesi davalarında diğer
olumsuzluk ise ikinci beklide üçüncü kez dava açılması
sebebiyle mahkemelerin iş yükünün artmasıdır diyebiliriz.
Velayet davaları geçmişte olduğu gibi, “kız çocuğu yada
yaşı küçükse anneye, erkek ise babaya veya maddi durumu
hangisinin iyiyse o tarafa verilmesi” gibi kalıplaşmış
düşüncelerle görülmemektedir. Mahkemelere atanan uzmanlar
aracılığıyla çocuğun her açıdan yüksek yararı gözetilerek
yapılan geniş çaplı psiko-sosyal çalışmalar doğrultusunda
en iyi sonuca ulaşılmaya çalışılmaktadır. Bu çalışmaları
uzman, durum tespit raporu (DTR) veya sosyal inceleme
raporu (SİR) şeklinde mahkemeye sunmalıdır. Velayet hakkı kendinde olmayan ebeveyn çocuğuyla daha fazla zaman geçirebilmek ve boşanma sırasında düzenlenen görüşme günlerinin sayısının artırılması için Şahsi münasebetin yeniden düzenlenmesi amacıyla dava açabilmektedir. Bu tür durumlarda mahkeme gerek görürse yine vaka uzmana yönlendirilerek yardım talep edilir. Bu ve benzer davaların çoğunda psiko-sosyal açıdan zarar gören yine çocuk olmaktadır. Çocuk üzerinden bu tür çatışma güç savaşına dönmekte ve haliyle anlaşmazlıklar çocuklara da yansımaktadır. Bunun önüne geçebilmek için uzman danışmanlık fonksiyonunu kullanarak görüşme sırasında aileye rehberlik etmeli ve önemli olanın çocuğun yüksek yararının gözetilmesi olduğu konusu vurgulanmalıdır.
Yine şahsi münasebetin düzenlenmesi
davaları bazen de birinci dereceden akrabalar ile (dede,
anneanne, büyükbaba, babaanne) çocuk arasındaki iletişim
ebeveyn tarafından engellendiği için açılmaktadır. Sosyal
gelişim açısında önemli olan akrabalarla ilişki ve
iletişim çocuk açısından herhangi bir sakınca yoksa
engellenmemeli aksine yakın akrabalarıyla çocuğun ilişki
ve iletişim kurması sağlanmalıdır. Ebeveynin bu iletişimi
engelleyebilmesi için geçerli bir sebebinin bulunması
gerekmektedir. Bu tür davalarda vaka uzmanlara
yönlendirilmişse şayet; uzman, bahsi geçen akrabaların
sosyal yaşantılarını ve çocuk açısından zararlı olabilecek
tutum ve davranışlarını irdelemelidir. Ebeveyne ise bu
davranışının çocuk açısından olumsuz bir tutum olduğu
konusunda danışmalık yapılmaldır.
Uzman da hem TMK’nın ilgili
maddeleri hem de evlat edinileceğin yüksek yararını
gözeterek gerekli mesleki çalışmalarını raporlaştırarak
mahkemeye sunar. Ülkemizde evlat edinme davalarında zaman
zaman yasal boşluklardan yararlanma yoluna gidildiği de
göze çarpmaktadır. Şöyle ki: ekonomik açıdan gayet iyi
durumda olan ve çocuksuz çiftler evlat edinecekleri sırada
mal varlığını korumak amacıyla çok yakın akrabalarının
çocuklarını evlat edinmek istemektedirler. Bunun tespitini
ve raporlaştırılmasını takdiri mahkemeye bırakarak uzman
yapabilmektedir. Son olarak Aile Mahkemelerinin görev, işlev ve yetkileri yukarıda sıraladıklarımla sınırlı değildir. Bu sıraladıklarım genelde uzman yardımının talep edildiği durumlardır. Bu görevleri dışında aile mahkemeleri korunmaya muhtaç çocuklar hakkında koruma kararı alma, yaşlı, özürlü ve düşkünlerin bakım altına alınmasını sağlama, gerekli gördüğü kişileri bir meslek edindirme kursu veya eğitim kurumuna verme, evlilik yükümlülüğünden doğan görevler konusunda eşleri uyarma, ailenin korunmasına dair önleyici, koruyucu ve geliştirici önlemleri alma ve çocuk mahkemesinin bulunmadığı yerlerde çocuk mahkemesi sıfatıyla görev yapma aile mahkemelerinin görev alanına girmektedir. En başında da vurguladığım gibi ülkemizde yeni olan aile mahkemelerinde, yönetmelik eksikliğinden kaynaklanan aksaklıklar ortaya çıkmaktadır. Kanunda belirtilen uzmanların görevlerini ne şekilde hangi şartlarda yerine getireceği belirsiz olduğundan uygulamada birlik oluşturulamamış ve her mahkemede farklı uygulamalar ortaya çıkarmıştır. Zaman zaman bu sıkıntılar gündeme getirildiğinde bu yönde bakanlıkça yürütülen kısmi çalışmaların mevcut olduğu, zaten bu şekilde sistemin tıkanmasının kaçınılmaz olduğu bilinmektedir. Yukarıda belirttiklerim uzmanların aile mahkemesinde yaptıkları çalışmalar olmakla beraber bu çalışmalar dışında:
Çocuk mahkemelerinde: Suça sürüklenmiş ve suça karışmış
çocuklarla, ilgili mahkemenin görev vermesi üzerine
çocuklar hakkında sosyal inceleme raporu hazırlamak, psiko-sosyal,
sosyo-ekonomik ve kültürel düzeylerini ortaya koymak,
aileler ile görüşüp rehberlik etmek, ihtiyaç duyulan diğer
sosyal hizmet kuruluşları hakkında bilgi verip gerekli
yönlendirmeyi yapmak, çocuğun suça karışmasındaki
etkenleri ortaya koyup istismar olup olmadığını
belirleyerek çocuk haklarını koruyarak mahkemeye bilgi
verip bu yönde danışmanlık yapmak, Sonuç olarak bana bu alanda çalışıp çalışılmayacağı hususunu sorarsanız, ben tavsiye etmekten çekinmem. Tercih aşamasında kararsız kaldığım günlerde dernek başkanımız Sayın Murat Altuğgil’in yönlendirmesiyle bu alanda olduğum için yeri gelmişken kendisine teşekkür etmek istiyorum. Herkesin en çok sevdiği işi yapması dileğiyle. |
Yasal Uyarı , Gizlilik Beyanı ve Künye sosyalhizmetuzmani.org © Bütün hakları saklıdır. |