Bugüne kadar sosyal çalışmacılar kendilerine sorulan
sorulara ve kendilerinin sordukları sorulara çokça
yanıtlar verdiler. Kendilerini sorguladılar, eleştirdiler.
Biz nerede hata yaptık dediler. Onlar nerede hata yaptı
diyenler de oldu. Bu yazıda amaç cevapları ortaya koymak
değildir, sorular sorarak durumu ortaya koymaktır.
Susmayan/susturulamayan sosyal hizmet beyinlerinin cılız
da olsa sesini duyurmaktır; duymaktan düşünmekten,
sorgulamaktan korkmayanlara. Bu yazı okunurken ve
sonrasında okuyucunun da bu bakış açısıyla bu yazıyı
okuması ve yanıtları düşünmesi beklenilmektedir. Bu yazı,
sosyal hizmet penceresinden cevapları içinde olan sorulara
geçmeden sosyal çalışmacının kim olduğunu açıklayalım,
sonra gelsin sorular.
Sosyal çalışmacı, sosyal hizmet (sosyal çalışma) bilim ve
mesleğinin uygulayıcısı durumunda olan profesyoneldir.
Üniversitelerin lisans düzeyinde eğitim veren İktisadi
İdari Bilimler Fakültesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi veya
Sağlık Yüksekokullarının sosyal hizmet bölümlerinden mezun
kişiler sosyal çalışmacı/sosyal hizmet uzmanı unvanını
alırlar. Bu mesleğin İngilizce terminolojideki karşılığı
“social worker”dır. Türkiye’de meslek unvanı olarak
genellikle social workerın karşılığı olarak “sosyal hizmet
uzmanı” unvanı kullanılır. Bunun hukuki dayanağı 7355
sayılı kanundur. Bu konuda sosyal çalışmacı kavramının
meslek unvanı olarak kullanılmasının daha uygun olacağını
savunanlar da bulunmaktadır. Lisans düzeyinde sosyal
hizmet bölümü mezunları için kamu sektöründe kullanılan
kadro unvanı 1983 yılına kadar “sosyal hizmet mütehassısı
(uzmanı)” iken bu yıldan sonra 190 sayılı KHK ile “sosyal
çalışmacı” olmuştur. Halen birçok üniversite, sosyal
hizmet bölümü mezunlarına diploma unvanı olarak sosyal
hizmet uzmanı unvanını vermeye devam etmektedir. Diğer
taraftan, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının 10.7.1990
tarih ve EÖ/Ö7.07.00ZO 141-13323 sayılı yazısında "Yürütme
Kurulunun 14.6.1990 tarihli toplantısında; Sağlık
Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfına dahil
Sosyal Çalışmacı unvanlı kadrolara, Hacettepe Üniversitesi
Sosyal Hizmetler Yüksekokulundan Sosyal Hizmet Uzmanı
unvanı ile mezun olanların atanması 2547 sayılı Kanunun
2880 sayılı Kanunla değişik 43/b maddesi uyarınca, uygun
görülmüştür." denilmektedir.
Sosyal çalışmacı, sosyal
hizmet uzmanıdır.
Bu yazıda sosyal çalışmacı ve sosyal hizmet uzmanı
kavramları İngilizce “social woker” olarak ifade edilen
mesleğin mensupları için kullanılmaktadır. Yani sosyal
çalışmacı denildiğinde sosyal hizmet uzmanı, sosyal hizmet
uzmanı denildiğinde de sosyal çalışmacı akla gelmelidir.
Bu iki meslek unvanı aynı mesleğin, sosyal hizmet
mesleğinin mensuplarını ifade etmektedir. Tıpkı tabip,
doktor, hekim unvanlarının tıp meslek mensuplarını ifade
ettiği gibi.
Gelelim sorular sormaya.
Sağlık, adalet, eğitim, güvenlik vb. birçok alanda olduğu
gibi sosyal hizmetler ve sosyal yardımlar, başka bir
deyişle sosyal politika alanında hızlı değişimler ve
gelişmelere tanıklık etmekteyiz. Kabul etmek gerekir ki,
genel bir bakış açısıyla gelişmelerin ana hatlarını
memnuniyetle karşılanması gereken olumlu gelişmeler
bunlar.
Peki ama bu sosyal çalışmacıların memnuniyetsizlikleri
neden? Neden memnun olmazlar? “Eleştirel sosyal
hizmet/sosyal çalışma” dedikleri yaklaşımlarından mı
kaynaklanır bu memnuniyetsizlikleri? Her şeye muhalefet mi
ederler bunlar?
Sosyal çalışmacıların mesleki
bakışları nedir ki itirazları olur uygulamalara,
yapılanlara?
Mesleklerinin ayırt edici özelliklerinden olan vakaya,
olguya “bütüncü” bakmayı beceremezler mi? Eğitimleri mi
eksiktir bu konuda?
Başka meslekleri yok mu
sayarlar, ekip çalışmasına inanmazlar mı? “Mesleki
şövenistlik” mi yaparlar?
Bireyi özgüleştirici yaklaşımları mı sorun çıkarır?
İnsan haklarını ve sosyal adaleti gerçekleştirmeye yönelik
ilkeleri mi engeldir yoksa?
Mesleğin evrensel ilkelerinde, etik değerlerinde mi sorun
var?
Sorun mesleğin kendisinde mi yoksa?
Bizim insanımızın sosyal
çalışmacıya ihtiyacı mı yok? Bu meslek ülkemizde geçerli
değil mi yoksa? Eğer geçerli değilse neden ülkemizde
sosyal çalışmacıların tüm dünyada kabul edilen, evrensel
yetkinlikleri, rolleri “sosyal çalışma görevlisi” kavramı
gibi ucube bir kavram icat edilerek psikoloji, rehberlik
ve psikolojik danışmanlık, çocuk gelişimi, sosyoloji,
öğretmenlik, aile ve tüketim bilimleri mezunları bu kavram
içinde sayılarak meslek icra ediliyormuş gibi
gösteriliyor? Neden AB 2014 Türkiye İlerleme Raporu’nun
Türkçe metninden “sosyal hizmet görevlileri” kavramı,
İngilizce metinde “social workers” kavramı kullanılarak bu
mesleğe ve mensuplarına atıfta bulunuluyor?
Nedir sistemin ve/veya
bürokrasinin sosyal çalışmacılarla kavgası?
Nedir bu sosyal çalışmacıları yok sayma, sıradanlaştırma,
güçsüzleştirme çabaları?
7355 sayılı yasayla kazandıkları diploma unvanlarını
(sosyal hizmet uzmanı) kamuda kullanmalarını yasaklamaya
çalışmak neden? 1959 yılında çıkartılan bu yasayı
Ülkemizde 1965 yılında ilk diploma sahibi olmaya başlayan
sosyal çalışmacılar mı çıkarttı?
Sosyal hizmet uzmanı desen
ne olur sosyal çalışmacı desen ne? Ama tutarlı olmak
gerekmez mi? Sosyal hizmet uzmanı unvanıyla meslek elamanı
yetiştirmek için kurduğun akademinle vermeye başladığın,
bu kavramla tanınmaya ve yerleşmeye başlayan bir mesleğin
unvanıyla uğraşmak niye? Social work mesleğinin mensupları
için kullanılan bu unvanın kime ne zararı var? Ya da
sosyal çalışmacılar diploma unvanlarını kullanmayınca kime
ne faydası var? Zaten kamuda “sosyal çalışmacı” kadrosuna
atanabilmek için sosyal hizmet uzmanı unvanına sahip olma
şartı var. Tıp doktorlarının kadro unvanları olan “tabip”
unvanını değil de mesleki çalışmalarında veya kendilerini
tanıtırken “doktor” veya “hekim” kullandıklarında neden
kimse bunu sorun olarak öne sürmez de sosyal
çalışmacılarda bu durumu sorun olarak öne sürerler? Yoksa
bu bir saldırı, sıradanlaştırma, güçsüzleştirme
stratejisinin bir parçası olarak mı yapılmaktadır?
Bu ötekileştirme neden?
İnsana yardım mesleklerinden olan sosyal hizmet mesleği
gelişmiş ülkelerde sosyal sorunların çözümü konusunda
başat meslek iken ülkemizde yok sayılmaya çalışılması
neden? Bilimsel ve mesleki yaklaşımı mıdır engel?
Bireye, gruba, topluluğa, topluma yönelik müdahalelerinde
dayandığı kuramlar ve yöntemlerde mi sorun var? Yoksa
kurama ve yönteme mi gerek yok? Bilimsel bilgi midir
gereksiz?
Yoksa sosyal hizmet mesleğinin işlevlerinin, rollerinin
geniş olması mıdır engel? Başkalarını mı rahatsız ediyor
sosyal çalışmacıların mesleki yetkinlikleri ve rollerinin
genişliği? Başkalarının (başka meslekler ve bürokratik
gücü elinde bulunduranlar ya da genel deyimle sosyal
hizmete saldıranların) mutlu olması için budanmalı mıdır
sosyal hizmet? Başka sosyal mesleklerinin üzerine
çıkılmışlık duygusu verilmemesi için mahcup, çekingen mi
durmalı sosyal hizmet ve sosyal çalışmacılar?
Sosyal çalışmacılar
profesyonelliklerinden vazgeçip kuralları ve kılavuzları
uygulayan ara elamanın rolünü mü benimsemeliler? “Uslu”
(sesiz duran, söylenileni yapan) işgörenler mi olmalılar?
Maneviyatçı ve hayırseverlik bakış açılarını mı
güçlendirmeliler?
Etik ilkelerinden vazgeçip (her dönemde) ülke yönetiminden
yer alan siyasal düşünceye ve bu düşünce ne ise onun
taleplerine uygun olarak mı hareket etmeliler?
AB ve diğer dış ülkeler
uluslararası sosyal hizmet vakalarında sosyal çalışmacı
dışındaki ucube “sosyal çalışma görevlisi” kavramı içine
yerleştirilen meslek mensupları tarafından düzenlenen
sosyal inceleme raporunu kabul etmemektedirler. Bu
raporlar, ülkemizde uygulansın diyerek (devreye sokulacak
sosyal hizmet modelleri! için) insanımız için
“ayıplı/kusurlu hizmet” üretilmesi karşısında susarak,
“uslu çocuk” rolünü mü oynasın sosyal çalışmacılar? Yurt
dışına ihraç edemediğiniz hizmetleri! “ayıplı/kusurlu
hizmet” olarak yurt içine sunmanız karşısında sesiz mi
kalsınlar?
Taraf olduğumuz ve
anayasamızın 90. maddesi gereğince de iç hukukumuzun bir
parçası haline gelmiş bulunan Genişletilmiş Avrupa Sosyal
Şartı’nın 14. maddesi açıkça sosyal hizmet yöntem ve
tekniklerinden yararlanarak (“...by using methods of
social work”) sosyal refah hizmetlerinin verilmesini amir
hüküm olarak ortaya koyarken sosyal çalışmacılar bunun
gereğinin yerine getirilmesini ülkemiz için talepte
bulunmasınlar mı?
Sosyal hizmet mesleğinin uygulama alanlarında sosyal
çalışmacılar, mesleklerinin gereklerini yerine
getirebilmek için hukuki ve idari düzenlemelerin
yapılmasını istemesinler mi?
Sosyal çalışmacılar
mesleklerine sahip çıkmasın mı? Mühendisi, doktoru,
psikologu, veterineri vs’si mesleklerine sahip çıkarken
ortada herhangi bir sorun yokken sosyal çalışmacıların
mesleklerine sahip çıkması neden “mesleki şövenistlik”
olarak nitelendirilerek olumsuzlaştırılsın mı? Bu haksız
suçlamayı kabul mü etsin sosyal çalışmacılar? Suçu
kendilerinde mi arasınlar?
Sosyal çalışmacılar meslek
yasalarının çıkarılması, meslek odalarının kurulması
konusunda talepte bulunmasınlar mı? Böyle bir hakları yok
mu? Yoksa meslekleri mi bunu hak etmiyor?
Mesleki yetkinlik ilkesine aykırı, kategorik olarak sosyal
hizmeti “iş/uğraş” seviyesinde değerlendiren, bilimsel
anlayışa açıkça aykırı olduğu ortada olan “sosyal çalışma
görevlisi” kavramının tüm kanun ve idari düzenlemelerden
çıkartılmasını istemesinler mi?
Sosyal çalışmacılar, mesleklerini ve hizmet verdikleri
müracaatçı kesimlerini ilgilendiren konularda meslek
örgütleri aracılığıyla idari yargı yoluna gitmesinler mi?
Hukuk içinde ve/veya demokratik yollardan haklarını
aramasınlar mı?
Sosyal çalışmacılar, hizmet verdiği müracaatçılarının
yararına hareket etmesinler mi?
Örgütlenmesinler mi?
Ülke insanını ilgilendiren
konularda söz söylemesinler mi sosyal çalışmacılar? Sosyal
politika süreçlerine katılmasınlar mı? Gelişmiş birçok
batı ülkesinde bu konuda aktif roller üstlenirlerken
ülkemizde pasif mi dursunlar?
Sosyal çalışmacılar, hiçbir ülkede bizdekine benzer bir
örneği olmayan açık öğretim sistemiyle sosyal hizmet
eğitimi verilmesine itiraz etmesinler mi? Meslek
elamanlarının niteliğinin düşürülmesini kabul mü etsinler?
Sosyal çalışmacılar, kamuda yeteri kadar sosyal çalışmacı
kadrosu tahsis edilmesini talep etmesin mi?
Sosyal çalışmacılar, okul sosyal hizmetinin (school social
work) sosyal çalışmacıların işi olduğunu, sosyal çalışmacı
yerine başka mesleklere mensup elemanların istihdamına
yönelik düzenleme yapılmasına itiraz etmesinler mi?
Birçok alanda sosyal çalışmacının yeti ve yetkinlik
alanına giren konularda başka mesleklerin “sosyal çalışma
görevlisi” vb. kategorik adlandırmalarla
görevlendirilmeleri veya işlendirilmelerine sessiz mi
kalsınlar?
Sosyal hizmet eğitimi almamış kişilerin sosyal çalışmacı
kadrosuna atanma taleplerine onay mı versinler?
Kamuda liyakatsiz yöneticilerin hukuksuz ve baskıcı yanlış
uygulamaları karşısında sussun mu sosyal çalışmacılar?
Mesleki yöntemlerinden biri sosyal hizmet idaresi olduğu
halde yöneticilik talep etmesinler mi? Alan dışından gelen
ne sosyal hizmet ne de genel yöneticilik eğitimi almamış
kişilerce sosyal hizmet kurum ve kuruluşlarının “siyasi
yatkınlık” ve “siyasi patronaj” kriterlerine göre
yönetilmesine “doğrudur” mu desinler?
Mesleklerini, mesleki bilgi ve becerilerini idari
süreçlerde liyakatsiz yöneticilerin görevlerini yapmaları
için sömürtsünler mi? İdareciler tarafından yapılması
gereken yazıların nereye yazılacağı, kime havale
edileceğini (gayri resmi ancak fiili olarak) sosyal
çalışmacılar mı belirlesin? Vakalar ve diğer konularda
hangi idari işlemin yapılacağı konusunda -idarecilerin
görev ve yetki alanına giren hususlarda- (resmiyet dışı
ancak fiili olarak) sosyal çalışmacılar mı
görevlendirilsin? Üstelik bunun karşılığında da her türlü
saldırıyı, psikolojik tacize (mobing) maruz kalmayı kabul
mü etsinler?
Anayasa’da açıkça
yasaklandığı halde sosyal çalışmacılar, kendilerine
yaptırılmak istenen “angarya” işleri yapsınlar mı?
Seslerini çıkarıp haklarını aramasınlar mı?
İdari ve yardımcı personeller tarafından yerine
getirilmesi gereken işleri sosyal çalışmacılar mı yerine
getirsin?
Kayırmacılık isteklerine uygun mu davransın sosyal
çalışmacılar? Mesleklerinin gerektirdiği değerlendirmeyi
ve uygulamayı yapmak yerine yöneticilerinin isteklerini mi
yerine getirsinler?
Çoğunlukla güçsüz, dezavantajlı konumda bulunan
müracaatçılarını güçlendirmesinler mi? Onlara insan
hakları ve sosyal adaleti gerçekleştirme ilkeleri
çerçevesinde insan onuruna yakışır bir hayat sürmeleri
için kapasiteleri ölçüsünde sosyal işlevselliklerini
artırmaya yönelik mesleki müdahalede bulunmasınlar mı?
Müracaatçılarını güçlendirerek özgür bireyler olarak
toplumsal hayata katılımları için mesleki gücünü işe
koşmasınlar mı?
Şimdi düşünelim.
Ne yapıyor, yapmaya çalışıyor sosyal çalışmacılar?
Bunları yaptıkları için suçlular mı veya yanlış mı
yapıyorlar?
Siz olsanız ne yapardınız?
Mesleğinize, mesleki kimliğinize, onurunuza hem kendiniz,
hem meslektaşlarınız, hem mesleğiniz hem de
müracaatçılarınız ve tüm toplumun yararı için sahip çıkmaz
mıydınız?
Yoksa bilimsel ve mesleksel gerçekleri yok sayarak size
biçilen rolü mü oynardınız?
O zaman sosyal çalışmacı olabilir miydiniz?
Ne dersiniz?
Şimdi düşünme ve cevapları bulma zamanı. Hadi kolay
gelsin.
Cafer ASAN
Sosyal Hizmet Uzmanı (L)/Social Worker
Kamu Yönetimi Bilim Uzmanı (YL)
Trabzon, 14.01.2016 |