Sosyal Hizmet Mesleği

Sosyal Hizmet Alanları

Sosyal Kaynak
Bilgiler

     


 

 Cafer ASAN

Sosyal Hizmet Uzmanı
Kamu Yönetimi Bilim Uzmanı

caferasan@gmail.com



Sosyal Hizmet Penceresinden Cevapları Sorularda Olan Bir Yazı Sosyal Çalışmacılar Ne İstiyor? Neden İstiyor?
 

 


Bugüne kadar sosyal çalışmacılar kendilerine sorulan sorulara ve kendilerinin sordukları sorulara çokça yanıtlar verdiler. Kendilerini sorguladılar, eleştirdiler. Biz nerede hata yaptık dediler. Onlar nerede hata yaptı diyenler de oldu. Bu yazıda amaç cevapları ortaya koymak değildir, sorular sorarak durumu ortaya koymaktır. Susmayan/susturulamayan sosyal hizmet beyinlerinin cılız da olsa sesini duyurmaktır; duymaktan düşünmekten, sorgulamaktan korkmayanlara. Bu yazı okunurken ve sonrasında okuyucunun da bu bakış açısıyla bu yazıyı okuması ve yanıtları düşünmesi beklenilmektedir. Bu yazı, sosyal hizmet penceresinden cevapları içinde olan sorulara geçmeden sosyal çalışmacının kim olduğunu açıklayalım, sonra gelsin sorular.

Sosyal çalışmacı, sosyal hizmet (sosyal çalışma) bilim ve mesleğinin uygulayıcısı durumunda olan profesyoneldir. Üniversitelerin lisans düzeyinde eğitim veren İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi veya Sağlık Yüksekokullarının sosyal hizmet bölümlerinden mezun kişiler sosyal çalışmacı/sosyal hizmet uzmanı unvanını alırlar. Bu mesleğin İngilizce terminolojideki karşılığı “social worker”dır. Türkiye’de meslek unvanı olarak genellikle social workerın karşılığı olarak “sosyal hizmet uzmanı” unvanı kullanılır. Bunun hukuki dayanağı 7355 sayılı kanundur. Bu konuda sosyal çalışmacı kavramının meslek unvanı olarak kullanılmasının daha uygun olacağını savunanlar da bulunmaktadır. Lisans düzeyinde sosyal hizmet bölümü mezunları için kamu sektöründe kullanılan kadro unvanı 1983 yılına kadar “sosyal hizmet mütehassısı (uzmanı)” iken bu yıldan sonra 190 sayılı KHK ile “sosyal çalışmacı” olmuştur. Halen birçok üniversite, sosyal hizmet bölümü mezunlarına diploma unvanı olarak sosyal hizmet uzmanı unvanını vermeye devam etmektedir. Diğer taraftan, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının 10.7.1990 tarih ve EÖ/Ö7.07.00ZO 141-13323 sayılı yazısında "Yürütme Kurulunun 14.6.1990 tarihli toplantısında; Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfına dahil Sosyal Çalışmacı unvanlı kadrolara, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulundan Sosyal Hizmet Uzmanı unvanı ile mezun olanların atanması 2547 sayılı Kanunun 2880 sayılı Kanunla değişik 43/b maddesi uyarınca, uygun görülmüştür." denilmektedir.

Sosyal çalışmacı, sosyal hizmet uzmanıdır.
Bu yazıda sosyal çalışmacı ve sosyal hizmet uzmanı kavramları İngilizce “social woker” olarak ifade edilen mesleğin mensupları için kullanılmaktadır. Yani sosyal çalışmacı denildiğinde sosyal hizmet uzmanı, sosyal hizmet uzmanı denildiğinde de sosyal çalışmacı akla gelmelidir. Bu iki meslek unvanı aynı mesleğin, sosyal hizmet mesleğinin mensuplarını ifade etmektedir. Tıpkı tabip, doktor, hekim unvanlarının tıp meslek mensuplarını ifade ettiği gibi.

Gelelim sorular sormaya.
Sağlık, adalet, eğitim, güvenlik vb. birçok alanda olduğu gibi sosyal hizmetler ve sosyal yardımlar, başka bir deyişle sosyal politika alanında hızlı değişimler ve gelişmelere tanıklık etmekteyiz. Kabul etmek gerekir ki, genel bir bakış açısıyla gelişmelerin ana hatlarını memnuniyetle karşılanması gereken olumlu gelişmeler bunlar.
Peki ama bu sosyal çalışmacıların memnuniyetsizlikleri neden? Neden memnun olmazlar? “Eleştirel sosyal hizmet/sosyal çalışma” dedikleri yaklaşımlarından mı kaynaklanır bu memnuniyetsizlikleri? Her şeye muhalefet mi ederler bunlar?

Sosyal çalışmacıların mesleki bakışları nedir ki itirazları olur uygulamalara, yapılanlara?
Mesleklerinin ayırt edici özelliklerinden olan vakaya, olguya “bütüncü” bakmayı beceremezler mi? Eğitimleri mi eksiktir bu konuda?

Başka meslekleri yok mu sayarlar, ekip çalışmasına inanmazlar mı? “Mesleki şövenistlik” mi yaparlar?
Bireyi özgüleştirici yaklaşımları mı sorun çıkarır?
İnsan haklarını ve sosyal adaleti gerçekleştirmeye yönelik ilkeleri mi engeldir yoksa?
Mesleğin evrensel ilkelerinde, etik değerlerinde mi sorun var?
Sorun mesleğin kendisinde mi yoksa?

Bizim insanımızın sosyal çalışmacıya ihtiyacı mı yok? Bu meslek ülkemizde geçerli değil mi yoksa? Eğer geçerli değilse neden ülkemizde sosyal çalışmacıların tüm dünyada kabul edilen, evrensel yetkinlikleri, rolleri “sosyal çalışma görevlisi” kavramı gibi ucube bir kavram icat edilerek psikoloji, rehberlik ve psikolojik danışmanlık, çocuk gelişimi, sosyoloji, öğretmenlik, aile ve tüketim bilimleri mezunları bu kavram içinde sayılarak meslek icra ediliyormuş gibi gösteriliyor? Neden AB 2014 Türkiye İlerleme Raporu’nun Türkçe metninden “sosyal hizmet görevlileri” kavramı, İngilizce metinde “social workers” kavramı kullanılarak bu mesleğe ve mensuplarına atıfta bulunuluyor?

Nedir sistemin ve/veya bürokrasinin sosyal çalışmacılarla kavgası?
Nedir bu sosyal çalışmacıları yok sayma, sıradanlaştırma, güçsüzleştirme çabaları?
7355 sayılı yasayla kazandıkları diploma unvanlarını (sosyal hizmet uzmanı) kamuda kullanmalarını yasaklamaya çalışmak neden? 1959 yılında çıkartılan bu yasayı Ülkemizde 1965 yılında ilk diploma sahibi olmaya başlayan sosyal çalışmacılar mı çıkarttı?

Sosyal hizmet uzmanı desen ne olur sosyal çalışmacı desen ne? Ama tutarlı olmak gerekmez mi? Sosyal hizmet uzmanı unvanıyla meslek elamanı yetiştirmek için kurduğun akademinle vermeye başladığın, bu kavramla tanınmaya ve yerleşmeye başlayan bir mesleğin unvanıyla uğraşmak niye? Social work mesleğinin mensupları için kullanılan bu unvanın kime ne zararı var? Ya da sosyal çalışmacılar diploma unvanlarını kullanmayınca kime ne faydası var? Zaten kamuda “sosyal çalışmacı” kadrosuna atanabilmek için sosyal hizmet uzmanı unvanına sahip olma şartı var. Tıp doktorlarının kadro unvanları olan “tabip” unvanını değil de mesleki çalışmalarında veya kendilerini tanıtırken “doktor” veya “hekim” kullandıklarında neden kimse bunu sorun olarak öne sürmez de sosyal çalışmacılarda bu durumu sorun olarak öne sürerler? Yoksa bu bir saldırı, sıradanlaştırma, güçsüzleştirme stratejisinin bir parçası olarak mı yapılmaktadır?

Bu ötekileştirme neden?
İnsana yardım mesleklerinden olan sosyal hizmet mesleği gelişmiş ülkelerde sosyal sorunların çözümü konusunda başat meslek iken ülkemizde yok sayılmaya çalışılması neden? Bilimsel ve mesleki yaklaşımı mıdır engel?
Bireye, gruba, topluluğa, topluma yönelik müdahalelerinde dayandığı kuramlar ve yöntemlerde mi sorun var? Yoksa kurama ve yönteme mi gerek yok? Bilimsel bilgi midir gereksiz?
Yoksa sosyal hizmet mesleğinin işlevlerinin, rollerinin geniş olması mıdır engel? Başkalarını mı rahatsız ediyor sosyal çalışmacıların mesleki yetkinlikleri ve rollerinin genişliği? Başkalarının (başka meslekler ve bürokratik gücü elinde bulunduranlar ya da genel deyimle sosyal hizmete saldıranların) mutlu olması için budanmalı mıdır sosyal hizmet? Başka sosyal mesleklerinin üzerine çıkılmışlık duygusu verilmemesi için mahcup, çekingen mi durmalı sosyal hizmet ve sosyal çalışmacılar?

Sosyal çalışmacılar profesyonelliklerinden vazgeçip kuralları ve kılavuzları uygulayan ara elamanın rolünü mü benimsemeliler? “Uslu” (sesiz duran, söylenileni yapan) işgörenler mi olmalılar?
Maneviyatçı ve hayırseverlik bakış açılarını mı güçlendirmeliler?
Etik ilkelerinden vazgeçip (her dönemde) ülke yönetiminden yer alan siyasal düşünceye ve bu düşünce ne ise onun taleplerine uygun olarak mı hareket etmeliler?

AB ve diğer dış ülkeler uluslararası sosyal hizmet vakalarında sosyal çalışmacı dışındaki ucube “sosyal çalışma görevlisi” kavramı içine yerleştirilen meslek mensupları tarafından düzenlenen sosyal inceleme raporunu kabul etmemektedirler. Bu raporlar, ülkemizde uygulansın diyerek (devreye sokulacak sosyal hizmet modelleri! için) insanımız için “ayıplı/kusurlu hizmet” üretilmesi karşısında susarak, “uslu çocuk” rolünü mü oynasın sosyal çalışmacılar? Yurt dışına ihraç edemediğiniz hizmetleri! “ayıplı/kusurlu hizmet” olarak yurt içine sunmanız karşısında sesiz mi kalsınlar?

Taraf olduğumuz ve anayasamızın 90. maddesi gereğince de iç hukukumuzun bir parçası haline gelmiş bulunan Genişletilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın 14. maddesi açıkça sosyal hizmet yöntem ve tekniklerinden yararlanarak (“...by using methods of social work”) sosyal refah hizmetlerinin verilmesini amir hüküm olarak ortaya koyarken sosyal çalışmacılar bunun gereğinin yerine getirilmesini ülkemiz için talepte bulunmasınlar mı?
Sosyal hizmet mesleğinin uygulama alanlarında sosyal çalışmacılar, mesleklerinin gereklerini yerine getirebilmek için hukuki ve idari düzenlemelerin yapılmasını istemesinler mi?

Sosyal çalışmacılar mesleklerine sahip çıkmasın mı? Mühendisi, doktoru, psikologu, veterineri vs’si mesleklerine sahip çıkarken ortada herhangi bir sorun yokken sosyal çalışmacıların mesleklerine sahip çıkması neden “mesleki şövenistlik” olarak nitelendirilerek olumsuzlaştırılsın mı? Bu haksız suçlamayı kabul mü etsin sosyal çalışmacılar? Suçu kendilerinde mi arasınlar?

Sosyal çalışmacılar meslek yasalarının çıkarılması, meslek odalarının kurulması konusunda talepte bulunmasınlar mı? Böyle bir hakları yok mu? Yoksa meslekleri mi bunu hak etmiyor?
Mesleki yetkinlik ilkesine aykırı, kategorik olarak sosyal hizmeti “iş/uğraş” seviyesinde değerlendiren, bilimsel anlayışa açıkça aykırı olduğu ortada olan “sosyal çalışma görevlisi” kavramının tüm kanun ve idari düzenlemelerden çıkartılmasını istemesinler mi?
Sosyal çalışmacılar, mesleklerini ve hizmet verdikleri müracaatçı kesimlerini ilgilendiren konularda meslek örgütleri aracılığıyla idari yargı yoluna gitmesinler mi? Hukuk içinde ve/veya demokratik yollardan haklarını aramasınlar mı?
Sosyal çalışmacılar, hizmet verdiği müracaatçılarının yararına hareket etmesinler mi?
Örgütlenmesinler mi?

Ülke insanını ilgilendiren konularda söz söylemesinler mi sosyal çalışmacılar? Sosyal politika süreçlerine katılmasınlar mı? Gelişmiş birçok batı ülkesinde bu konuda aktif roller üstlenirlerken ülkemizde pasif mi dursunlar?
Sosyal çalışmacılar, hiçbir ülkede bizdekine benzer bir örneği olmayan açık öğretim sistemiyle sosyal hizmet eğitimi verilmesine itiraz etmesinler mi? Meslek elamanlarının niteliğinin düşürülmesini kabul mü etsinler?
Sosyal çalışmacılar, kamuda yeteri kadar sosyal çalışmacı kadrosu tahsis edilmesini talep etmesin mi?
Sosyal çalışmacılar, okul sosyal hizmetinin (school social work) sosyal çalışmacıların işi olduğunu, sosyal çalışmacı yerine başka mesleklere mensup elemanların istihdamına yönelik düzenleme yapılmasına itiraz etmesinler mi?
Birçok alanda sosyal çalışmacının yeti ve yetkinlik alanına giren konularda başka mesleklerin “sosyal çalışma görevlisi” vb. kategorik adlandırmalarla görevlendirilmeleri veya işlendirilmelerine sessiz mi kalsınlar?
Sosyal hizmet eğitimi almamış kişilerin sosyal çalışmacı kadrosuna atanma taleplerine onay mı versinler?
Kamuda liyakatsiz yöneticilerin hukuksuz ve baskıcı yanlış uygulamaları karşısında sussun mu sosyal çalışmacılar?
Mesleki yöntemlerinden biri sosyal hizmet idaresi olduğu halde yöneticilik talep etmesinler mi? Alan dışından gelen ne sosyal hizmet ne de genel yöneticilik eğitimi almamış kişilerce sosyal hizmet kurum ve kuruluşlarının “siyasi yatkınlık” ve “siyasi patronaj” kriterlerine göre yönetilmesine “doğrudur” mu desinler?
Mesleklerini, mesleki bilgi ve becerilerini idari süreçlerde liyakatsiz yöneticilerin görevlerini yapmaları için sömürtsünler mi? İdareciler tarafından yapılması gereken yazıların nereye yazılacağı, kime havale edileceğini (gayri resmi ancak fiili olarak) sosyal çalışmacılar mı belirlesin? Vakalar ve diğer konularda hangi idari işlemin yapılacağı konusunda -idarecilerin görev ve yetki alanına giren hususlarda- (resmiyet dışı ancak fiili olarak) sosyal çalışmacılar mı görevlendirilsin? Üstelik bunun karşılığında da her türlü saldırıyı, psikolojik tacize (mobing) maruz kalmayı kabul mü etsinler?

Anayasa’da açıkça yasaklandığı halde sosyal çalışmacılar, kendilerine yaptırılmak istenen “angarya” işleri yapsınlar mı? Seslerini çıkarıp haklarını aramasınlar mı?
İdari ve yardımcı personeller tarafından yerine getirilmesi gereken işleri sosyal çalışmacılar mı yerine getirsin?
Kayırmacılık isteklerine uygun mu davransın sosyal çalışmacılar? Mesleklerinin gerektirdiği değerlendirmeyi ve uygulamayı yapmak yerine yöneticilerinin isteklerini mi yerine getirsinler?
Çoğunlukla güçsüz, dezavantajlı konumda bulunan müracaatçılarını güçlendirmesinler mi? Onlara insan hakları ve sosyal adaleti gerçekleştirme ilkeleri çerçevesinde insan onuruna yakışır bir hayat sürmeleri için kapasiteleri ölçüsünde sosyal işlevselliklerini artırmaya yönelik mesleki müdahalede bulunmasınlar mı?
Müracaatçılarını güçlendirerek özgür bireyler olarak toplumsal hayata katılımları için mesleki gücünü işe koşmasınlar mı?

Şimdi düşünelim.
Ne yapıyor, yapmaya çalışıyor sosyal çalışmacılar?
Bunları yaptıkları için suçlular mı veya yanlış mı yapıyorlar?
Siz olsanız ne yapardınız?
Mesleğinize, mesleki kimliğinize, onurunuza hem kendiniz, hem meslektaşlarınız, hem mesleğiniz hem de müracaatçılarınız ve tüm toplumun yararı için sahip çıkmaz mıydınız?
Yoksa bilimsel ve mesleksel gerçekleri yok sayarak size biçilen rolü mü oynardınız?
O zaman sosyal çalışmacı olabilir miydiniz?
Ne dersiniz?
Şimdi düşünme ve cevapları bulma zamanı. Hadi kolay gelsin.

Cafer ASAN
Sosyal Hizmet Uzmanı (L)/Social Worker
Kamu Yönetimi Bilim Uzmanı (YL)
Trabzon, 14.01.2016

 
 
 
 



Yasal Uyarı , Gizlilik Beyanı ve Künye   /  sosyalhizmetuzmani.org © Bütün hakları saklıdır.