Sosyal Hizmet Mesleği

Sosyal Hizmet Alanları

Sosyal Kaynak
Bilgiler

     
   
   



 Mehmet Emin ASLAN

Uzman Psikolog 

 alanemin@hotmail.com

   

 
 
 
 


SAVAȘ TRAJEDISININ ҪOCUKLAR ÜZERINDEKI PSIKOLOJIK ETKILERI


AVERTISEMEN

Bilindiği gibi savaş yaşantılarına maruz kalmanın veya tanık olmanın çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmeye yönelik destek programları, onların psiko-sosyal açıdan sağlıklı bireyler olarak gelişimlerini sürdürmelerine yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Ancak, bu uygulamaların kültürel ve toplumsal gereksinimlere uygun planlanmaları gerektiği unutulmamalıdır.

Günümüzde milyonlarca çocuk savaşların, terör saldırılarının ve politik çatışmaların masum kurbanları durumuna gelmektedir. Bu şiddet eylemlerinin çocuklar üzerinde yarattığı travmatik etkiler, onların fiziksel, psikolojik ve ahlâki gelişimleri üzerinde kalıcı zararlar bırakmaktadır. Bugün hem yaşadığımız coğrafyada hem de dünyanın farklı coğrafyalarında savaş ortamı yaşanmaktadır. Bu durum sadece savaş cephelerinde çatışanları değil, sivilleri de etkilemektedir. Şüphesiz ki çocuklar da içinde bulundukları bu çatışma ve şiddet ortamından en acı şekilde etkilenmektedirler. Savaşa doğrudan maruz kalmayan çocuklar da, medya aracılığıyla yaşananlara dolaylı şekilde maruz kalmaktadır. Dünyada milyonlarca çocuk savaş ve şiddet mağdurudur. Özellikle Beș yaş altı çocuklar ölümler açısından daha fazla risk altındadır.
Ülkemiz dahil olmak üzere, bölgemizde artan şiddet ortamı çocukların yaşamlarını ve gelişimlerini kısa ve uzun vadeli olarak etkilemektedir. Bu şiddet ortamına maruz kalan ya da bu ortama tanıklık eden çocukların bilişsel, fiziksel, psikolojik gelişimleri etkilenebilmektedir. Savaşların en yıkıcı etkisi ölüm olmakla birlikte, savaşa maruz kalan çocuklar hayatta kalsalar dahi fiziksel ve psikolojik bazı zorluklar yaşayabilmektedirler.

Gerek ülkemizde gerekse de bölgemizde ve Dünyanın bir çok yerinde sürmekte olan savaş, çatışma ve şiddet ortamı milyonlarca çocuğu doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir. Çocukları en temel insanı haklarından yoksun bırakmakta, geleceğe ilişkin beklentilerinde derin kaygılar yaşamasına neden olmaktadır. Savaş ortamlarını yaşayarak büyüyen çocuklarda sendroma bağlı değişik belirtilerde ortaya çıkmaktadır. Bu hastalık tablosuna saptanan çocukların eğitim yaşamlarının başarılı olması olanaklı değildir. ”Barış olsun, çocuklar ve Insanlar ölmesin” demenin ve bu konuda duyarlılık göstermenin maalesef “Yanlıș anlașılmalara” sebep olduğu’da görülmekte’dir. Lakin savașın toplumsal bir yıkım ve etklileyici bir buhrandan bașka bir olgu olmadığı bütün insanlar tarafından bilinmekte’dir.
Deyim yerinde ise, Toplumsal şiddet olayları çocuğun kendisine ya da kendisi için önem taşıyan diğer kişilerin yaşamına ve fiziksel bütünlüğüne yönelik doğrudan ya da dolaylı tehdit oluşturmaktadır. Çocuğun zihninde ortaya çıkardığı “ölüm düşüncesi” ve “tehdit algısı” yoğun ve derin korkuya neden olabilmektedir, çocuğun kendini güvende hissetmesini ve başkalarına güven duymasını zorlaştırabilmektedir. Bununla birlikte çocukların dünyanın iyi ve adil bir yer olduğu ve yetişkinlerin onları koruyacağına ilişkin temel inançları da derinden sarsılabilmekte çünkü en temel ihtiyaçları olan, elbise, yemek, su vb ihtiyaçları bile süreç içerisinde zaman zaman karşılanamamaktadır.

Çocuk ve ergenlerin travmatik deneyimler karşısında gösterdikleri tepkiler genel anlamda benzerlik gösterse de bu tepkilerin ortaya çıkış biçimleri içinde bulunulan gelişim dönemleri açısından farklılaşabilir. Bu nedenle, savaş travmasının ardından yürütülen psiko-sosyal girişimler çocukların gelişimsel özellikleri dikkate alınarak günümüzde olagelen savaș trajedisine maruz kalan ve bu travma neticesinde ölüm-kalım mübadelesini yașayan çocukların seslerine kulak vermek, ve, en azından sessiz kalmamak hümanizmin bir gereğidir.
Konu ile ilgili bazı kelimeler : Savaş, Travma, Depression, Stres, Öfke, Tedirginlik, Korku-Panik, Uyum, Dikkat problemleri, Iletișim, Psiko-Sosyal girişimler.

Uluslararası Kamu Hukuku’nda Çocuk kimdir?

1989 tarihli BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde “Çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre on sekiz yaşına kadar her insan çocuktur”.

SAVAȘ TRAJEDÎSÎNÎN ҪOCUKLAR ÜZERÎNDEKÎ PSÎKOLOJÎK BOYUTU

Savaş yaşantılarının çocuk ve ergenler üzerindeki travmatik etkilerinin yadsınamayacak boyutlarda olduğu görülmektedir. Yapılan Dünya Istatistik verilerine göre 2010 - 2019 yılları arası savaşlarda 2 milyondan fazla çocuk öldü. 6 milyon çocuk sakat kaldı. 12 milyon çocuk evsiz, 1 milyondan fazla çocuk öksüz veya yetim kaldı, 20 milyondan fazla çocuk psikolojik sarsıntı geçirdi ve on binlerce çocuk tecavüz ve işkenceye uğradı.
Çocuğun savaşla ilişkili yaşantıdan ne derece etkileneceğini belirleyen faktörlerin başında olayın türü, şiddeti ve sonuçları, olaya yakınlık derecesi ve olayın nerede, kimlerle yaşandığı gelmektedir.

Savaș çılgınlığının tehdit ettiği insanlıkta en fazla çocukların bir travmayı yașadığı ve bunun sonucunda ortaya çıkan korku olayından kaynaklanan bu olgunun psikolojik bir sendroma dönüștüğünü belirtmek mümkündür. Bu olgudan etkilenen çocuklar tüm yașantıları boyunca bu olayın etkisi altında kalma rizikosunu yașarlar.

Savaș trajedisinin ardından Entegrasyon, çabuk öfkelenme, saldırgan davranışlar, içe kapanma, geceleri kâbuslar yaşama, hareketliliğin artması, ya da tersine çok azalması gibi davranış değişiklikleri ortaya çıkabilir. Ek olarak yaşananlar karşısında çocukların ellerinden hiçbir şey gelmemesi çaresizlik hissi yaratabilmektedir. Kaygısı artmış ve bu nedenle de yatıştırılmaya ihtiyaç duyan çocuklar, altını ıslatma, sık-sık ağlama, anne-babaya yapışma gibi yaşlarının gerisinde, bebeksi davranışlar gösterebilirler. Zihinleri, tanık oldukları şiddet görüntüleri ve olup bitenin nedenlerini anlamaya yönelik birçok türlü soru ile karşılașmış olan çocuklar dikkatlerini toplamakta ve sürdürmekte zorlanabilirler. Sürekli endişeli ya da üzgün bir ruh hali içinde olabilirler. Uyku ve yeme düzenleri bozulabilir. Ayrıca uzun süre şiddet ortamına maruz kalan, şiddetin egemen olduğu toplumlarda yetişen çocuklar, genellikle şiddet döngüsünü devam ettirecek biçimde, şiddet gösteren saldırgan bireyler ya da şiddet kurbanları durumuna gelebilmektedirler. Unutulmaması gereken bir diğer nokta ise olaya doğrudan maruz kalan çocukların yanı sıra, dolaylı yoldan maruz kalan çocuklarda dünyanın güvensiz bir yer olduğuna dair endişeler yaşayabilirler.

Savașin korku boyutu

Korku, bireyin kendini tehlikelerden korumasını ve hayatta kalmasını sağlayan zihinsel bir mekanizma olarak işlev görür. Ancak, bu korku başa çıkılamayacak kadar şiddetli bir hal aldığında bireyin zihnine ayrıntılı bir şekilde kazınan tehdit edici durum artık onun için travmatik bir yaşantı niteliği taşır. Bu bağlamda, yoğun korku, güvensizlik ve çaresizlik duygularıyla başa çıkmada bilişsel ve duygusal yetileri henüz oldukça kısıtlı olan çocuklar için savaş yaşantılarının travmatik bir etki yaratacağı söylenebilir.

Savaş ve çatışmaların yaşandığı kaotik ortamların çocuklar üzerindeki fiziksel ve sosyal etkilerini açıkça görmek mümkündür. Bununla birlikte, savaş ve çatışmaların olumsuz etkilerine doğrudan maruz kalan ya da tanık olan çocukların yoğun korku ve çaresizlik gibi psikolojik sıkıntılardan da yakındıkları bilinmektedir. Bu korkular olayın tekrarlanacağına, yaralanmaya ya da ölüme, yalnız ve savunmasız kalmaya, yaptıkları yanlışlar nedeniyle cezalandırılmış olmaya ya da suçlanmaya ilişkin olabilir.

Savașin strese dönüșümesi olayı

Savaş travmasına maruz kalan çocuklar, travma sonrası stres bozukluğuna işaret eden ve uygun şekilde ele alınmadığında ısrarcılığını sürdürerek gelişimi olumsuz yönde etkileyebilecek olan birtakım tepkiler gösterebilirler. Savaşın neden olduğu travmanın ardından çocuklarda gözlenebilecek bir diğer durum ise kendini suçlamadır. Savaş yaşantısına bağlı travma sonrası stres bozukluğunun diğer belirtileri arasında tedirginlik, gerginlik, irkilme durumları, huzursuzluk, öfke patlamaları ve saldırgan davranışlar sayılabilir. Bunların yanı sıra, olayla ilgili istenmeyen düşüncelerin zihinde canlanması ve olay tekrar yaşanıyormuş hissi de sıklıkla görülen durumlar arasındadır. Ayrıca, dikkat etme ve sürdürme güçlükleri, uyku bozuklukları ve kâbüslar, iştah değişiklikleri ve nedeni belirlenemeyen bedensel şikayetler de görülebilir. Travmatik olayı hatırlatan ipuçları karşısında sıkıntı yaşayarak bunlardan kaçınmaya çalışma, ilgilerinde azalma, duyumların uyuşması, hissizlik ve geleceğe yönelik korkular da sıkça görülen belirtiler arasındadır.

Savas travmasının bir diğer sebebi, Fiziksel trajedi

Savaş travmasının ardından okul öncesi dönemdeki çocuklarda sıkça gözlenen diğer tepkiler arasında karanlıktan veya canavarlar gibi hayali varlıklardan korkma, savaşla ilgili abartılı öyküler anlatma, sürekli olarak savaşla ilgili sorular sorma veya yaşam koşullarındaki değişimlere uyum sağlamada güçlük gibi durumlar sayılabilir. Bununla birlikte, bağırsak kontrolünün kaybı, fiziksel bir nedeni olmayan acı ve ağrılar, daha az ya da daha fazla hareketlilik ve seslere karşı aşırı duyarlılık gibi bedensel tepkiler de gözlenebilir.
Savaștan kaynaklanan Dikkat problemleri
Savaş yaşantılarına bağlı travma ile baş etmek için kullanabilecekleri bilişsel, duygusal ve davranışsal kaynakları daha geniş olmakla birlikte, olayın olumsuz etkilerine karşı gösterebilecekleri ortak birtakım tepkilerden de söz edilebilir. Örneğin altını ıslatma gibi önceki gelişim evrelerine özgü davranışlar yeniden ortaya çıkabilir, yalnız yatmaktan korkma, kâbüsler görme gibi sorunlar ve dikkati toplamada güçlükler gözlenebilir. Dikkat problemleri okul başarısının da düşmesine, okula gitmeyi reddetmeye ve bunlara eşlik eden öğrenme ve davranıș bozukluklarına neden olabilir. Çocuk kendini kişilerarası ilişkilerden ya da çeşitli etkinliklerden geri çekebilir. Ayrıca, edilgen ya da saldırgan davranışları nedeniyle arkadaş ilişkilerinin bozulması da çocukta sosyal bir yalıtılmışlık duygusuna yol açabilir. Bunların yanı sıra, depresyon, huzursuzluk ve çeşitli bedensel yakınmalar da gözlenebilir.

Savaș etkenin Ergen üzerinde olușturduğu Psikolojik etmenler

Henüz bir kimlik oluşturma mücadelesinde olan ergenler, savaş yaşantısı nedeniyle hazır olmadıkları bir yetişkin rolü üstlenmeye zorlanabilir ve bunun sonucunda kimlik karmaşası yaşayabilirler. Ailelerini, kendi bedensel bütünlüklerini ve bağımsızlıklarını kaybetme kaygısı, geri çekilme, yalnızlık ve keder duygularına neden olabilir. İlgilerde azalma, gerginlik, baş ve karın ağrıları gibi fiziksel yakınmalar, iştah ve uyku problemleri,
tekrarlayan kâbuslar ve istenmeyen imgelerin zihinde canlanması gibi sorunlar da bu depresyon tablosuna eşlik edebilir.

Travmatik yaşantının uzun vadedeki sonuçları hakkında çıkarımlarda bulunabilecek düzeyde zihinsel olgunluğa erişmiş olan ergenler, başa çıkma yöntemi olarak oyun ve fantezileri kullanmak yerine, yaşadıkları kaygıdan uzaklaşmak amacıyla kendine zarar verici riskli davranışlara yönelebilir; daha isyankar, saldırgan ve antisosyal davranışlarda bulunabilirler Aile ve sosyal çevreyle ilişkilerin zayıflaması, okul sorunları ve başarısızlık da bu davranışlara eşlik ederek benlik değerini ve kendine güven duygusunu sarsabilir
Benzer şekilde, duygusal bağ kurduğu kişi ya da nesneleri kaybeden ve olay üzerinde kontrolü olmayan bir çocuğun yaşadığı travma da olayda yakınları zarar görmeyen ve kendini koruma şansı bulan bir çocuğun yaşadığı travmadan daha şiddetli olacaktır. Bunun yanı sıra hazırlıksız yakalanılan ani bir durumun etkisinin de önceden beklenen bir olayın etkisinden daha ağır olacağı söylenebilir Ancak, travmatik yaşantılara ister doğrudan ister dolaylı olarak maruz kalınsın, çocukların bu yaşantılardan etkilenme dereceleri onların öznel durumlarına bağlı olacaktır.

Neticede

Travmatik yaşantılardan etkilenme derecesini belirleyen ve çocuğun öznel durumuyla ilişkili olan faktörlerden biri, onun önceki stres deneyimleridir. Tüm yaşamı boyunca zorlayıcı koşullara maruz kalmış bir çocuğun vereceği mücadele böyle bir olayı ilk kez yaşayan bir çocuğunkinden faklı olacaktır. Bununla birlikte çocuğun zekâ düzeyi, ego gücü, hafızasında başa çıkma stratejileri ve bu stratejileri yeni durumlara uygulayabilme becerisi
de travmatik olaydan etkilenme derecesi için önemli belirleyicilerdir.
Travma yaşantıları karşısında koruyucu etki gösteren önemli bir diğer faktör ise çocuğun sosyal destek yapısıdır. İşlevsel ve olumlu bir aile ortamına sahip olan, sosyal ilişkileri güçlü olan, günlük rutinlerine hızla geri dönen, sanat ya da spor gibi etkinliklerle uğraşan ve gerektiğinde bu kaynakları kullanabilen bir çocuk, stres verici olaylardan daha az örselenerek sıyrılabilir.

Travma Sonrasında Uzmanlar Tarafından Yürütülen Psiko-Sosyal Girişimler

Savaş travmasının ardından çocuklarla yürütülen çalışmaların ilk aşaması psikolojik bilgilendirmeyi içermektedir. Travmayı izleyen olayların ve bu yaşantılarla ilişkili olası duygu, düşünce ve davranışların ayrıntılı olarak gözden geçirildiği paylaşımlar sayesinde, çocuklar olayın ardından gösterdikleri sıra dışı tepkilerin bu olaya maruz kalan herkes tarafından gösterilebilecek normal tepkiler olduğunu görürler. Ayrıca, yaşantılarıyla ilgili hatalı varsayımlarını düzeltme ve kendilerini bekleyen gelecekle ilgili daha gerçekçi bilgiler edinme olanağı bulurlar. Bilgilendirme sürecinin ardından çocuklar, olayla ilgili duygularının farkına varmaları ve bunları ifade etmeleri yönünde desteklenebilirler. Kazanılan bu farkındalık sayesinde duyguların dışa vurumu kolaylaşarak içsel bir rahatlama ve kontrol algısı sağlanır. Böylece travmatik anıların yeniden organize edilmesi ve bütünleştirilmiş bu yeni yapının kabüllenilmesi daha kolay hale gelir. Ayrıca, grup ortamı içinde çocuğun hangi duygularını ne zaman ve ne şekilde açacağına karar vererek kendi öyküsü üzerinde kontrol sağlaması, benlik saygısının gelişiminde önemli rol oynar.

Travmatik yaşantıların ardından istenmeyen tepkilerin ortaya çıkışındaki en büyük etkenlerden biri kişinin kendisiyle, içinde yaşadığı dünyayla ve gelecekle ilgili olarak hatalı yorumlar yapmasıdır. Bu durum, kişinin zihninde travmatik anıyı uygun şekilde bütünleştirmesine engel olur. Dolayısıyla, uygulanacak girişimler de bu hatalı yorumların ve bilişsel çarpıtmaların düzeltilmesine yönelik olmalıdır. Bu amaçla atılacak ilk adım ise kișileri yaşadıkları süreçlerle ilgili olarak bilgilendirmektir.

Travmatik anının yeniden canlandırılmasına yönelik bu paylaşımlar, yaşananların kabül edilmesini ve travmanın çözümlenmesini sağlamanın yanısıra, tepkilerin anlamlandırılmasına, çıkış yollarının aranmasına ve denenmesine de olanak tanır. Dışa vurumlar ve sözelleştirmeler çoğu zaman acı verici olabilirler ancak zaman içinde bedensel ve zihinsel direnç sistemlerinin daha iyi işlediği ve sıkıntıların hafiflediği görülür. Bununla birlikte, maruz bırakma, göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme gibi tekniklerin de travmatik yaşantılardan kaynaklanan belirtilerin hafifletilmesine yardımcı olduğundan söz edilmektedir.

Çalışmaların ilerleyen aşamalarında, yaşamlarındaki stres kaynaklarıyla başa çıkmak ve problemlerini çözmek için çocuklara yeni yollar öğretilir. Grup ortamında çocuklar, ortak bir problemin çözümüne ilişkin seçenekler üzerinde tartışabilir ve yürüttükleri projeler sonucunda başa çıkma ve kontrol duygularını pekiştirebilirler. Bu aşamada, çocukların kendi içsel kaynaklarını keşfetmelerine yardımcı olunduğu gibi, sosyal destek kaynaklarına yönelmeleri de kolaylaştırılır. Bunun yanı sıra, çocukların stresle başa çıkmalarına yardımcı olmak amacıyla nefes alma ve gevşeme egzersizleri gibi sakinleştirici tekniklerden de yararlanılabilirler.
Çocukların gelecek deneyimler karşısındaki donanımları yeterli düzeye getirilmeden önce iyileştirici girişimler son bulmuş sayılmaz. Kendilik değerinin ve geleceğe dair umutların geliştirilmesi, bu donanımın sağlanmasındaki en önemli etkenler arasında sayılmaktadır. Bunun için çocukların kendileri, gelecekleri ve içinde yaşadıkları çevre hakkındaki çarpıtılmış yorumlarını düzelterek daha gerçekçi ve olumlu bakış açıları geliştirmeyi öğrenmiş olmaları gerekmektedir.

Bu ana hatlar : Güven sağlama, psikolojik bilgilendirme, duyguların ifade edilmesini sağlama, uygun başa çıkma yolları kazandırma, kendilik değerini artırma ve geleceğe dair olumlu bakış açıları geliştirme şeklinde özetlenebilir.

Travmatik durumlara Yönelik Bazı Öneriler

Bebekler için travmanın olumsuz etkileriyle baş etme yöntemleri, tüm zor koşullara karşın bebeğin günlük düzeninin olabildiğince sabit bir hale getirilmesi ve Bebeğin bulunduğu ortama alışmasını kolaylaştıracak etmenlerin sağlanması gerekmektedir. Bir diğer olgu ise bebeğin fiziksel sağlığıdır. Özellikle ilk altı ayda mümkün olduğunca anne sütünden yararlanması sağlamalı; aşılar ve diğer sağlık kontrolleri için mutlaka bir sağlık merkezine başvurulmalıdır Ayrıca, bebekle kurulan fiziksel yakınlığın artırılması da onun
güven duygusunun pekiştirilmesine yardımcı olur.

Îki ve Beș yaş grubundaki çocukların da güven duygusu aşılayan bir ortama, günlük bir düzene (yeme, uyuma, oynama gibi) etkinlikler için ayrılmış özel zamanlara gereksinimleri vardır. Bu nedenle, savaş gibi şiddetli bir travmanın etkisi nedeniyle çocukların ani ve yüksek seslerden veya yoğun görsel uyarıcılardan ürkebilecekleri unutulmamalıdır, bu vesile ile sakin ortamlarda bulunmaları sağlanmalıdır.

Savaș durumlarında çocuk yaşamlarındaki belirsizlik çocukların yaşadıkları kaygı, güvensizlik ve öfke duygularını daha da artırır. Bu duygu ve düşüncelerini ifade etmekten kaçınan çocukların sıkıntıları örtük bir şekilde devam eder ya da genellenir. Bununla birlikte sorularına doğru cevaplar alamayan çocuklar, yaşadıkları olayla ilgili hatalı varsayımlarını düzeltme ve olayı uygun bir şekilde anlamlandırma olanağı bulamaz; durumla başa çıkma konusunda yalnız kalırlar. Bu nedenle çocukların duygusal gelişimlerinin desteklenmesinde büyük önem vardır. Bunlar arasında : oyun oynamalarına vakit ayrılmalı, akranlarıyla birlikte oyun ortamlarında bulunmaları sağlanmalı ve duyguların ifadesini kolaylaştıracak hamur, boya ve benzeri malzemelerle oynamalarına olanak tanınmalıdır

Preadolessan dönemdeki çocuklar travmaya bağlı duygu ve düşüncelerini ifade etmek için oyunların yanı sıra kitap okuma, öykü anlatma veya belli konular üzerinde tartışma gibi sözel araçları da kullanabilirler. Bu nedenle yetişkinlerin çocukları her iki yöntem konusunda da teşvik etmelerinde fayda vardır. Ayrıca, travmatik yaşantıların ardından olası saldırgan ya da kendine zarar verici davranışların önlenmesi için çocuklar üzerindeki ilgi ve alakanın arttırılması gerekmektedir. Bununla birlikte, gereken denetimin yumuşak fakat kesin sınırlarla sağlanmasına dikkat edilmeli, çocukların yapısı ve sınırları belli olan, ancak çok sert ya da zorlayıcı olmayan bir aile düzenine gereksinim duydukları unutulmamalıdır. Bu dönemde çocuklara sağlanabilecek en önemli yardımlardan biri de okullarına devam dönmelerini sağlamaktır. Tüm çocuklar için vazgeçilemez bir hak olan eğitim, travma mağduru çocukların sosyal rollerine geri dönmeleri açısından son derece önemlidir.

Okul ve sınıf ortamı çocuk için öngörülebilir rutinler sağlar ve yaşama bir süreklilik duygusu kazandırır. Ayrıca, bu ortamın getirdiği tutarlı kurallar ve açık beklentiler çocuğa sınırları belirgin ve güvenli bir yapı sunar. Bununla birlikte okul yaşantısının getirdiği sorumluluklar, her şeyin sona ermediği ve gelecek için kendisinden bir şeyler beklendiği mesajını vererek çocuğun geleceğe dair umutlarını arttırır. Okulda yürütülen spor ve sanat etkinlikleri de çocukların yaşantıları için sembolik anlamlar bulmalarına yardımcı olur ve stresle başa çıkmalarını kolaylaştırır. Bu ortamda kurulan etkileşim ve arkadaşlıklar, bağlanma ve duygusal güvenlik gereksinimlerini karşılayarak sosyal yalıtım eğilimini azaltır. Ayrıca, okul başarısının benlik saygısını arttıracağı ve başa çıkma becerilerini geliştireceği de unutulmamalıdır

Ergenler Savaș ortamı ve sonrasnda en az küçük çocuklar kadar travmatik yaşantılara maruz kalırlar ve bu nedenle ilgi ve destek ağına gereksinim duyarlar. Bununla birlikte, okul yaşantısının ve diğer soysal etkinliklerin ergenler için de büyük önem taşıdığı unutulmamalıdır. Ayrıca, ergenlerin travmatik olaydan önceki sosyal, kültürel ve fiziksel etkinlik ve sorumluluk düzeylerine geri dönme ve olayın ardından yürütülen toplumsal yardım çalışmalarına katılma konusunda cesaretlendirilmeleri, onların yetkinlik ve kendine güven duygularını pekiştirerek, travmatik anıların bütünleştirilmesine yardımcı olmaktadır.


SONUҪ OLARAK

Savaş, çatışma, terör ve şiddet olayları toplumsal barışı ve toplumsal bütünleşmeyi olumsuz yönde etkilemektedir. Bireylerin nasıl gelecekleri varsa toplumların da ortak gelecekleri bulunmaktadır. Savaş, çatışma, terör ve şiddet sonucu toplumdaki bireylerin ve grupların karşı karşıya gelmesi ile toplumsal bütünleşme bozularak sosyal risklerin ortaya çıkma ihtimalide artmaktadır.

Örnek aldıkları kişilerin şiddete yönelik davranışlarına tanık olan çocuklar kendilerini korumak için saldırganlığa başvurmayı öğrenirler. Dahası, çevrelerindeki öfkeli yetişkinler de bu saldırgan davranışları pekiştirebilirler dolayısıyla, bugünün savaş ortamında yetişen çocukların ileride aktif şiddet eylemcileri haline gelebileceklerini söylemek çok da zor değildir.
Toplumsal bütünleşme dahil, ahenk ve uyum bozulduğunda da mağduriyet, dışlanma, ötekileştirme, karşıt duygu, toplumsal yarılma, ayırımcılık, nefret, yoksulluk, sağlık ve eğitim hizmetlerine yeterince ulaşamama, kültürel hayata yeterince katılamama, farklı etnik ve kültürel niteliklere sahip bireylere karşı hoşgörüsüzlük gibi olumluksuzlar toplumsal yaşamda daha yoğun bir şekilde görülebilmektedir. Böylece, toplumu oluşturan birey, grup ve topluluklar arasındaki sosyal bağlar zayıflamaktadır.

Bilindiği gibi savaş yaşantılarına maruz kalmanın veya tanık olmanın çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmeye yönelik destek programları, onların psiko-sosyal açıdan sağlıklı bireyler olarak gelişimlerini sürdürmelerine yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Ancak, bu uygulamaların kültürel, bireysel ve toplumsal gereksinimlere göre planlanmaları gerektiği unutulmamalıdır.

Her toplum ve kültürün, hatta her ailenin kayıp ve stresle başa çıkmak için kendilerine özgü mekanizmaları vardır. Bu nedenle, çocuklara, ebeveynlere ve öğretmenlere yardım etmeye yönelik programların, onların bireysel ve kültürel koşulları bağlamında ve olabildiğince ivedilikle planlanmaları gerekmektedir.

Mutlaka göz önünde bulundurulması gereken bir diğer nokta ise savaş mağduru çocukların uzmanlaşmış girişimlere duydukları gereksinimdir. Çocuklara yönelik herhangi bir hizmet sırasında güvenlikleri garanti altına alınmalıdır. Bu nedenle, değerlendirme ve tedavi programlarının, eğitimli uzmanlar tarafından planlanmaları ve denetlenmeleri gerekmektedir. Savaş yaşantılarının olumsuz etkileriyle mücadele etmeye çalışan çocukların, iyi niyetli olsalar da uzman olmayan kişilerin sağlayabileceği bakım ve ilgiden daha fazlasını hak ettikleri unutulmamalıdır. Bununla birlikte savaş gibi travmatik yaşantıların ardından yürütülen kısa süreli grup çalışmalarının dışında, ileri düzeyde yardıma gereksinim duyan çocukların zihinsel sağlıklarının mümkün olduğunca iyileştirilmesi için uzun süreli bireysel terapi programlarına da önem vermek gerekmektedir.

Günümüzde Savaşın, zihinsel ve bedensel gelişim açısından çocuklar üzerindeki yıkıcı etkileri açıkça görülmektedir. Ancak ahlaki gelişimlerinin de son derece olumsuz yönde etkileneceği gözden kaçırılmamalıdır lâkin Savaşın yarattığı ahlaki çöküş içerisinde çocuklar neyin doğru neyin yanlış olduğunun ayrımına varamazlar. Bu tür ortamlarda Otorite figürleri tarafından sergilenen şiddet eylemlerinin ahlaki olarak kabul edilebilir olduğunu düşünmeye başlayabilirler.

Sonuç olarak, savaş yaşantılarının ardından çocuklar için yürütülen psiko-sosyal girişimler ne kadar geniş çaplı ve yoğun olsa da şiddetin izlerinin tamamen ortadan kaldırması çok zordur. Bu nedenle günümüzde devam etmekte olan politik çatışmaların bir an önce çözümlenmesi, sivil halkın ve çocukların bu çatışmalardan uzak tutulması ve yeni savaşların çıkmaması için toplumsal kaynașmalar, dayanıșma ve elbirliği ile bu etmene karșı duyarlı olmak büyük bir önem teșkil etmekte’dir, diğer yönden, savasa karșı duyarlı olmaları açısından politik liderlere ve toplumsal otorite figürlerine’de bu konuda büyük sorumluluklar düşmektedir.

Konu ile ilgili Yardımcı Belgeler

. Psychological Child Maltreatment, A Development View . G.J
. 1907 Lahey S(The Hague)
. 1949 Cenevre Sözleşmelerinin ortak 3/1. maddesi
. TBB – 2015 – Özden SAV
. Homeros İlyada (M.Ö. 760 ) askeri anlaşmazlık,
suikast, katliam, cinsel saldırı ve doğal afetleri üzerine notlar.
. The Impact of Armed Conflict on Children, A/51/306.Add.1, Unicef.org; Graca
. Fundamental rules of armed conflicts (Cr. Red Int.)
. Encyclopedia Of Public International C.4
 

 
 
 

 




Yasal Uyarı , Gizlilik Beyanı ve Künye  

sosyalhizmetuzmani.org © Bütün hakları saklıdır.